Kemâl Altınkaya

Kemâl Altınkaya, Türk sanat müziği saz sanatçısı, bestekârı, Rumeli türkülerinin pek çoğunun kaynak kişisi, notaya alanı olduğu gibi, aynı zamanda iyi bir yazar ve bürokrattı. Bu kadar çok yönlü bir kişi olmasına karşın, onun biyografisine ilişkin elimizde yeterli bilgi bulunmuyor.

Bildiğimiz, 1800’lü yılların sonunda Rumeli’de dünyâya geldi. Özellikle Türk Sanat Müziği alanında kendini yetiştirdi. Rumelili olması nedeniyle Rumeli türkülerini çok iyi bilirdi.

Musiki ansiklopedisinde Yılmaz Öztuna şu bilgiyi veriyor: “Türk romancısı ve müzisyeni. Çök güzel millî hikâyeler ve romanlar yazmıştır. Rumeli’li olduğu için, birçok Rumeli türküsünü notaya almış ve unutulmaktan kurtarmıştır. Ankara Radyo Müdürü olmuş, İstanbul Radyosu’nda çalışmıştır. Birkaç bestesi vardır.”

Kemâl Altınkaya’nın yazarlık yönüyle ilgili araştırma yapan gazeteci yazar Mehmet Nuri Yardım’ın “Yitik Bir Romancı: Kemâl Altınkaya” başlıklı yazısından öğrendiğimize göre, Altınkaya’nın ilk kitabı “Bizim Mahalle” İstanbul’da 1943 yılında basılmış. Romanın güzel bir kapağı var.

İkinci romanı, “Adam Sen de” adını taşıyor. Üçüncü kitap “Ha Gayret Hasip Efendi” millî hikâyelerden oluşuyor. Dördüncü romanı “Dalga Geçen Adam” 1945 yılında okuyucularıyla buluşmuş. Ne yazık ki dört kitapta da yazarı hakkında biyografik bilgi bulunmuyor. Nihat Sami Banarlı’nın “Resimli Türk Edebiyatı tarihinde” sanatçının edebi yönüne ilişkin sınırlı bilgi var.

Nihat Sami Banarlı Kemâl Altınkaya’nın yazarlığı hakkında özetle şu bilgiyi veriyor: “Adam Sende isimli bir romanı ile Dalga Geçen Adam adında diğer bir romanı ve Ha Gayret Hasip Efendi gibi hepsi de yerli ve millî özellikler taşıyan çeşitli hikâyeleri ile roman ve hikâye edebiyatımızda haklı bir yer kazanmıştır.

Rumeli Türküleri ve Köçekçelerinde kompozisyon, makam, usul, her türlü musiki sanatlarının ustaca kullanıldığı görülüyor. Türkü güftelerinde savaşlar, düşmandan alınan ya da düşmana kaptırılan şehirler, bu koşullar altında gelişen gönül ilişkileri bütünleşiyor. Yiğitliklerle, duygusallıklar yan yana gelmişler. Gurbet, hüzün, acı ve kahramanlık iç içe.

Bu türkülerde de elden çıkan kaleler, Tuna boylarına serpilmiş ve sık sık el değiştiren şehirler, buralarda yaşanan mutluluklar ve pişmanlıklar, aşklar, hasret ve umutsuzluklar gibi türlü duygular yansımış. Kemâl Altınkaya, 1939 yılında basın yayın kuruluşları hakkında incelemeler yapmak üzere, Balkan devletlerine gönderildi.

Ankara radyosu 1940 yılında P.T.T.’den Matbuat Umum Müdürlüğü’ne devredilince, Ankara Radyosu Müdürlüğü’ne getirildi. 1942 yılında, Beyoğlu Postahane’nin üst katında bulunan İstanbul Radyosu’nun Müdürlüğüne getirildi. Bu sırada pek çok genç sanatçının radyo aracılığıyla seslerini geniş kitlelere duyurmasında katkısı oldu. Ahmet ÖzdemirKaynak: edebiyat.biz

Bir yanıt yazın