Eserin künyesi

Yöresi: Rumeli yöresi
Diğer bilgileri: Bilinmiyor
Formu: Türkü formu

Sözleri

Yeni câmi, avlusunda
Ezan, sesi var
Ezan sesi, değilde, be annem
Sevdiğimin, yası var

Bağlantı:
Eller bana, ağlamaz, be annem
Kara yazma, bağlamaz
Bir sevdiğim, bir de, güzel annem
Buna yürek, dayanmaz

Tabutumdan, al kan, akar
Cümle alem, bana bakar
Genç ölümüm, yürekler yakar
Uyan sevdiğim, uyan

Öyküsü

Yeni câmi, avlusunda türküsünün öyküsü

Balkan Savaşları sonrasında, Selânik kaybedilir. Ama Selânik, yüzyılların Türk Şehri’dir ve 1. Dünyâ Savaşı’nda da Osmanlı Devleti’ni yalnız bırakmaz.

İşte Selânikli Hasan da, Yemen’de Osmanlı için savaşan Türkler’den birisidir. Hasan, nişanlanalı henüz birkaç hafta olmuştur.

Osmanlı’nın bir cihan harbine girdiğinin duyulmasıyla, artık vatan toprağı olmayan; ama Osmanlı sınırları içinde olmasa bile, Türklüğünü mutlak suretle koruyan Selânik, Osmanlı’ya, yani gerçekte bağlı olduğu ülkeye, asker göndermeye devam edecektir.

Yemen, yamandır. Yakılan ağıtta da söylendiği gibi, giden gelmez. Harp biter, arap ülkeleri kaybedilir. Buna rağmen ne Hasan, ne de savaşa giden diğer Selânikliler geri dönebilmişlerdir. Nişanlısı Emine, diğer gençlerin yavukluları, karıları gibi, Hasan’ın ya ölüsünü veya dirisini beklemektedir artık.

Yemen’e gidenlerin hepsinin öldüğü düşünülür o günlerde. Herkeste gidenin sağ döneceği umudu vardır ama; aynı zamanda herkes, gideni ölmüş sayar. Bir yanıyla bekler, diğer yanı kaybettiğini çoktan kabullenmiştir. Böyle günlerden birinde, Emine’ye bir haber gelir: “Hasan geldi!” Emine sözün gerisini söyletmez, bir koşu meydana gider, Hasan’ı aramaya…

Emine, herkesten Hasan’ı sorar. Sordukça karşısındaki susar, karşıdakiler sustukça Emine kızar, kızdıkça daha fazla, daha fazla sorar. En sonunda, Hatice Molla Emine’nin kolundan tutar, Balkan Savaşı’nda gâvurun yıktığı câminin yerine yaptıkları câmiye, “Yeni câmi”ye götürür. Emine şaşkın, önce anlayamaz olup biteni. Hatice Molla’ya bakar, Hatice Molla yere bakmaktadır. Sağda solda ağlaşan kadınlar…

Yemen’e giden, gelmiştir ama; sağ değil, selamet değil. Dizleri boşanır, yere çöker; çöktüğü anda minareden bir ezan sesi yükselir. Vakit geçtikçe Emine’nin câmi avlusundaki çöküşü, aynı anda ezanın yükselişi, Emine’nin dayanamayıp Hasan’ın beylik tabancasıyla intihar edişi dilden dile yayılır.

Hikâye, Selânik’ten çıkar, türkü olur, kulaktan kulağa, Emine’yle Hasan’ın memleketine geri gelir. Türküyü yakan çok aranır, bulunamaz. Kimilerine göre “İstanbul’dan Selânik’e gelen gezgin bir ozan” yakmıştır bu türküyü; kimileri “Türküyü Hatice Molla yakmıştır. Hikâyeyle birlikte türkü de Selânik’ten çıkmıştır.” der.
Beyhan YörürKaynak: manisahabergazetesi.com.tr

Video yorumları

Emel Taşçıoğlu

Nazlı Öksüz

Âdile Kurt Karatepe

Melihat Gülses

Hüseyin Turan

Elif Bûse Doğan

Ali Çakar

Onur Şan

Notası

Bir yanıt yazın