Türk sanat müziği ses sanatçısı Filiz Tram anlatıyor: Ben annem Cevriye Canaslan’ın dört çocuğundan iki numarayım.
Ağabeyim Dr. Orhan Tram Amerika’da yaşıyor. Büyük kız kardeşim Saliha Canaslan’la küçük kız kardeşim Figen Alkılıçgil Eskişehirde yaşamaktalar. Babam Kafkas, annem ise Kırım asıllı.
Dedem 11 yaşında iken Kırım’dan, anneannem ise iki yaşında iken Romanya’dan göç etmişler. Annem evlenince Paşakadın köyünden ayrılmış.
Asker kızı olduğum için ailem şark hizmetindeyken Erzurum’da dünyâya gelmişim. Bir müddet İstanbul Tuzla’da yaşadıktan sonra, tüm yakınlarımın bulunduğu Eskişehir’e yerleştik.
Ben Tatar toplumunun içinde yetiştiğim için Tatar kültürü, örf, adet ve gelenekleriyle büyüdüm. Bundan da çok memnunum. Çünki Tatar insanını seviyorum. Tatar insanın art niyetsiz yüreğini, sevecenliğini seviyorum.
– Musiki yaşamınızdan bahsedermisiniz?
1970 yılında iş hayâtım ile birlikte musiki çalışmalarına da başladım. Noterde başlayan iş yaşamım, daha sonra bir şirkette devam etti. Çalışma hayâtım ile birlikte Eskişehir Halk Eğitimi Merkezinin Türk Sanat Müziği Korosunda Hüseyin Erbağ’ın yanında müzik eğitimi almaya başladım.
1987 yılında T.R.T.’nin açmış olduğu yetişmiş sanatçı sınavını kazanarak, Erzurum Radyosunda göreve başladım. Daha sonra Ankara’ya tayin oldum ve şu anda Ankara Radyosunda görev yapmaktayım. Görevim icabı yurt içi ve yurt dışı konserlerimizin yanı sıra, radyo ve TV programları oldukça yoğun bir şekilde devam etmektedir.
– Hobi ve meraklarınız nelerdir?
Sinema, tiyatro ve seyahat hobilerimin başında geliyor. Kitap okumayı seviyorum ancak kitap okumayı hobi olarak kabul etmiyorum. Çünkü okumak benim için bir yaşam biçimi ve okumaya zaman ayırabiliyorum.
Yine hobi olarak başlayıp sonradan kendime görev edindiğim Kırım folklörü var. 1970 yılında birkaç akraba ve arkadaşla toplanıp değerli merhum büyüğümüz Emin Bektöre’nin eğitim ve denetiminde Kırım halk oyunları oynama, şarkılar söylemeye ve şırbörek geceleri hazırlamaya başladık.
Annemden ve anneannemden öğrendiğim şarkılara ilâveten, Emin amcadan da bir çok şarkı öğrenerek Kırım halk yırları repertuarımı ve dilimi düzeltmeye (çünkü Tatarca konuşamıyordum.) çaba göstererek 1972 yılında Eskişehir Derneğinin resmi kuruluşundan itibaren tüm birimlerinde görev aldım.
Şarkılar okudum, Kırım oyunları oynadım, öğrettim ve yönetim kurulunda görev aldım.
Pek çok şehirde gösteriler yaptık, yarışmalara girdik, çeşitli ödüller aldım. 1987 yılında Eskişehir’den ayrılana dek bu çalışmalarım devam etti. Radyoya intisabımla birlikte bu tür faaliyetlerim şimdilik sadece Kırım halk musikisi ile devam etmektedir.
Kırım halk yırlarını çok saygı duyduğum büyüklerim, değerli hemşehrilelerim sayın Nesrin Sipâhi ve sayın Yıldız Ayhan daha önceleri radyo mikrofonlarından seslendirmişlerdi. Ben de devam ettirmeliydim. Radyonun canlı kuşak programlarında mutlaka bir Kırım yır’ı okuyorum.
Artık program yapımcıları buna alıştılar ve bu tür programlarda Boztorgay isimli yır’ı mutlaka istiyorlar. Avrasya için birbuçuk saatlik bir Kırım şarkıları programı çektim, seyredilen ülkelerde ilgiyle izlendi. Son olarak radyo stüdyolarında on şarkılık bir bant hazırladım, önümüzdeki günlerde çekimi yapılacak.
Eskişehir’de olduğum günlerde bir teyp kaseti yapmıştım Tükenmesine rağmen halen talepler geliyor. Bu benim şahsımdan çok Kırım Türk kültürü adına beni çok mutlu ediyor. Bu benim için bir misyon, bu misyonu elimden geldiğince ve zamanım elverdiğince devam ettireceğim.
– Kırım kültürü ve folklörü sizce ne şekilde kalkınabilir?
Derneklerin çoğalmasını Kırım kültürüne katkısı açısından sevindirici buluyorum.
Ancak yapılacak olan faaliyetlerin bir bölümünde gençlere yönelik olması gerektiğine inanıyorum.
Çünkü temeli sağlam tutmak gerekir. Bunun içinde her derneğin mutlak surette bir folklör ekibi olması şart.
Çocuk ve genç lere örf ve adetlerimizin yanı sıra folklörümüzüde tanıtmamız ve aşılamamız gerekiyor.
Bunun içinde derneklerde bir folklör ekibi ve korosu kumamız gerekir.
Bunu gençler ile dernek arasında bir alışveriş olarak görüyorum. Oyunlarımızı ve şarkılarımızı öğrenmeleri, daha sonra da öğretmeleri kültürümüzün yayılıp, yaşatılması açısından büyük önem taşıyor.
– Kırım aşları hakkında ki düşünceleriniz nelerdir?
Kırım kültüründe yemek büyük önem taşıyor. Çünkü Kırım Tatar mutfağı gerçekten çok zengindir. Kobete, sarıburma, şırbörek, cantık, tabak börek, kâşık börek ve şu anda aklıma gelmeyen pek çok hamur işi. Tatar mutfağı daha çok hamur işi ağırlıktadır. Bunların çoğunu tabiiki biliyorum. Ancak annem yapınca daha çok seviyorum.
– Kırım’a gittiniz mi? ve Kırım hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Ata vatan Kırım’a ne yazık ki gidemedim. Ancak tabiiki çok istiyorum. Atalarımızın yaşadığı yerleri görmek ilgi alanım olan kültür olayını yerinde incelemek ve yaşamak benim için çok önemli.
Çünki insanın geçmişi ile ilgili bilgilere sahip olması, geleceği için büyük bir güven duygusu verir. İnşaallah en kısa zamanda ata vatanım yeşil ada Kırım’a gitmek kısmet olur. Böylece hasretlik biter.
– Sayın Filiz Tram, bize bu röportaj imkânını sağladığınızdan dolayı size çok teşekkür eder, Kırım Tatar kültürüne hizmetlerinizin devamlı olmasını dileriz. Jale Akbay
Kaynak: kalgaydergisi.org