Ses sanatçısı Edip Akbayram, 9 Aralık 1950 tarihinde Gaziantepte dünyâya gelmiş ve henüz dokuz aylıkken çocuk felcine yakalanmıştır.
Bu kötü hastalığın pençesinde çocukluğunu geçiren Edip Akbayram’ın müziğe tutkusu da çocukluk yıllarında başlamıştır.
“Haftalığımdan biriktirdiği paralarla ünlü pop şarkıcılarının konserlerine gider, eve döndüğümde aynanın karşısında onların taklitlerini yapardım.” diyor Akbayram o yıllar için.
Çocukluk yıllarında bir orkestra kurarak, amatörce evlerinin yakınındaki bir düğün salonunda çalışmış, lisede kurdukları orkestrada, Pir Sultan‘ın ve Karacaoğlan‘ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söylemişlerdir.
İlk plağını da lise yıllarında yaptı: “Kendim ettim kendim buldum”. İlk plağını çıkardığı grubun adı Siyah Örümcekler’di. Plak da zaten “Siyah Örümcekler – Gaziantep Orkestrası” ve “Edip Albayram ve Siyah Örümcekler” başlıkları altında iki farklı baskıyla çıkmıştır.
Gaziantep’ten sonra, Adana ikinci adresi olmuştu Edip Akbayram’ın. Adana, Akbayram’ın kurduğu orkestrayla ilk sahneye çıktığı kenttir. Burada “Beyaz Saray” adlı bir gazinoda çalışmaya başlamıştır.
Edip Akbayram, yoksulluk içinde geçen bir çocukluktan sonra, liseyi bitirip kapağı İstanbul’a attığında, yıl 1968’dir.
Liseyi bitirdiği zaman, hep öğrenmeyi istediği mesleğin, doktorluğun eğitimini almak için üniversite sınavlarına girmiş ve diş hekimliğini kazanmıştır.
Ne var ki, müzik ağır basmış ve bu meslekten vazgeçerek kendini müziğe vermiştir. “Zaten diş hekimi olsaydım, babamın bana muayene açacak parası yoktu ki!” diyordu sanatçı geçirdiği o yoksulluk yılları için.
İstanbul’a geldikten sonra, 1971 yılında Altın Mikrofon Yarışması’na katılmış, Âşık Veysel‘in bir şiirinden esinlenerek gerçekleştirdiği ilk bestesi olan “Kükredi Çimenler” ile birinci olmuştur.
1974 yılında Dostlar Orkestrası’nı kurmuş ve Anadolu pop müziğinin önde gelen isimlerinden biri olmuştur. Daha sonra “Kara Kuzu”, “Deniz Üstü Köpürür” ve “Garip” adlı 45’liklere ödüller almış ve ünü yurt çapında duyulan bir sanatçı olmuştur.
“Aldırma Gönül” ve “Eşkiya Dünyâya Hükümdar Olmaz” adlı parçalarıyla satış rekorları kıran ve altın plak kazanan sanatçının, çeşitli kuruluşlar tarafından verilen 250 kadar ödülü mevcuttur.
Edip Akbayram, zirveye çıksa da müziği paraya tercih ettiği için, çocukluk yıllarındaki yoksullukların benzerlerini bu dönemde de yaşamıştır.
“Bu ülkede arabeskin altın çağını yaşadığı yıllarda asla müzikteki çizgimden ödün vermedim. Zaten 12 Eylül sonrası beni kimse çalıştırmadı.
1980 yılından 1984 yılına kadar, koskoca bir dört yıl. Zor yıllardı o yıllar. Kimse bana iş vermedi. Karımın bileziklerini ve alyanslarımızı sattık. 12 Eylül sonrası beni canavar gibi görmeye başladılar.” diyor Edip Akbayram o yıllar için.
1980’ler Edip Akbayram ve benzeri müzik yapanlar için zor yıllardı. Arabesk okumasını istediler, büyük paralar teklif ettiler. Reddetti.
Sesi soluğu duyulmaz oldu müzik piyasasında. 1981 – 1988 yılları arasında bestelerinin T.R.T.’de çalınması yasaklanmıştır. Ama 1990’ların ortasından itibaren, özellikle “Türküler Yanmaz” albümüyle yeni bir çıkış yapmış ve kendi çizgisinde sapmadan yürümeye devam ettiğini göstermiştir.
Can Yücel’in, Oktay Rifat’ın, Ahmed Arif’in ve Vedat Türkali’nin yapıtlarından bestelediği şarkılar vardı bu albümünde. Edip Akbayram, başlangıçtan itibaren ne yapmak istediği şöyle açıklıyordu: “Kalıcı bir şeyler yapmak istiyordum.
Fikret Kızılok ve Cem Karaca’nın Anadolu ezgilerini, pop çizgisinde söylemelerini örnek olarak aldım. Renk ve çizgileri tamamen Edip Akbayram olarak geliştirdim.
Toplumcu müzik yapmak istedim. Müziğimde geniş halk kitlelerinin yaşamı, sorunları olmalıydı. Ancak sivri, ucuz kahramanlıklardan da uzak durmaya çalıştım.
İnançlarımdan, düşüncelerimden, politikamdan taviz vermeden, müzik tekniğinden yararlanarak, sorunlu, yoksul, geniş halk kitlelerine ulaşmak, daha çağdaş bir şeyler yapmak istiyordum.”
Bugün geçimini kaset ve konserlerinden gelen paralarla sağlayan sanatçının, bir de iki ortaklı küçük bir inşaat şirketi bulunuyor. Çevre düzenlemeciliği, TIR taşımacılığı, küçük çapta bina yapımıyla uğraşıyor. Ayrıca, 1979 yılında Ayten hanım ile evlenen sanatçının, bu evliliğinden Ozan ve Türkü adlarında bir oğlu, bir kızı var.