Yahyâ Nazîm Efendi, 1647 yılında İstanbul’un Gedikpaşa semtinde doğmuştur. Babası Ali Çelebi, kendi halinde, yumuşak huylu ve sessiz bir kimseymiş. Amansız bir hastalıktan, 1690 yılında vefat etmiştir. 1711 yılında annesi, 1715 yılında da, orta derecede bir mûsikişinas olan kardeşi Hüseyin Çelebi vefat etmiştir.
Yahyâ Nazîm Efendi, gençliğinin ilk çağlarını bedmestlikle (sarhoşluk) geçirmiş, fakat gördüğü bir rüya, kendisini Kumkapı meyhanelerinden ve içkiden pek çabuk kurtarmıştır.
Bundan sonra hayâtının bütün şifa ve tesellisini, bedii heyecanlarının mâkesini, yalnız sanatta bulmuş ve kendini ölünceye kadar şiir ve mûsikiye vermişti.
Yahyâ Nazîm Efendi, seksen sene zarfında beş padişah devri idrak etmiş, zamanlarını yaşadığı Sultan IV. Mehmed, Sultan II. Süleyman, Sultan II. Ahmed, Sultan II. Mustafa, Sultan III. Ahmed’e ve Fazıl Ahmed Paşa, Amca zâde Hüseyin Paşa, Damat İbrâhim Paşa gibi vezir-i âzam, diğer vüzerâ ve ricâle, câize almak emel ve ümidi ile bir çok kaside ve medhiyeler sunmuştur.
Nazım’a şiir ve mûsikideki kudret ve muvaffakiyetinden dolayı İstanbul’un meyva pazarbaşılığı (medâr-ı maişet olmak üzere bâ hatt-ı humayûn tevcih ve ihsan) olunmuş, ömrünün sonuna kadar bu vazifede kalmıştır. Ölümü, 1726 yılının Ocak ayı içindedir.
Edebi Kişiliği
Edebiyat tarihimizde Na’tgûluk’la ün kazanmış olan Yahyâ Nazîm Efendi, lisanına hakim, kalemine sahip ve Divan Edebiyatı‘nın icab ettirdiği bilgilere hakkıyle vâkıf bir üstad olduğundan, o devirde yetişmiş olan şâirlerimizin ilk sırasında görülür.
Edebi kabiliyetini, geçmiş zamanlardan kendi zamanına kadar gelerek, nazım sahasında kök salmış nevilere göre inkişaf ettirmeye, his ve hayâl tegâhında dokuduğu kumaşların hepsindeki renkleri, nakışları o devrin modasına uydurmaya ve bu sûretle kendinden evvel gelmiş olan ve çağdaşı bulunan yüksek şâirlerle beraber yürümeye muvaffak olmuştur. Kaynak: eksd.org