Tevfik Fikret, 24 aralık 1867 tarihinde İstanbul’da dünyâya geldi. Asıl adı Mehmet Tevfik’tir. Çocuk yaşta annesinin ölümü, onu hayâtı boyunca etkiledi.
Ortaöğrenimini önce Mahmudiye Rüştiyesi’nde, sonra da Galatasaray Sultanisi’nde yaptı. Burada Recaizade Ekrem‘in öğrencisi oldu. Duygulu kişiliği, onu genç yaşlarda şiire yöneltti. Sanatı, yaşamının odağına yerleştirmiş bir insandır Tevfik Fikret. Onun yaşamında edebiyat, resim ve mimari ömrü boyunca hep iç içe olmuştur.
Şiirleriyle resmi, resmiyle mimariyi, ömrünün sonuna dek bir arada sürdürmüştür. Bu çalışmalarında hep kişisel çabasıyla yol almıştır.
Kendi dönemine kadar Türk şiirinde birtakım değişiklikler başlatılmış olsa bile, değişmeler şiirin anlamına yönelik olup, Divan edebiyatı geleneği, şiirin biçiminde yaşamayı sürdürmekteydi.
O, Türk şiirinin yalnızca anlam yönünden değil, biçim yönünden de değişmesi gerektiğine inanmıştı. Yönü batıya dönük bir aydının batının rüzgârına kendini vermesi sonucuydu bu değişiklikler.
Ondaki değişikliklerin kaynağı, batı düşüncesiydi. O, belli kalıplar altında yaşayamayan “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim.” diyen karakterde bir aydındı. Bu nedenle kendisini sınırlayan biçim öğelerini de değiştirmesi gerekiyordu. O da değişimin öncülerinden oldu.
Tanzimat’ın birinci dönem aydınlarının başlattığı hareketin bayraktarlığını alarak farklı mecralara götürmeyi başarabildi. Divan şiirinde kullanılan müstezat nazım biçiminin yapısını değiştirerek kullandı ve bu yeni biçim daha sonra serbest müstezat olarak adlandırıldı.
Tevfik Fikret’in bu yeniliği kendisinden sonra gelişecek şiirdeki yeniliklerin de öncüsü oldu. Bu biçim değişikliklerini “Senin Yerinde, Bir Levha İçin, Terennüm” gibi şiirlerde görmek mümkündür.
1888 yılında Galatasaray’ı bitirdikten sonra, Hariciye Nezareti İstişare Odası’nda (Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi) kâtip olarak göreve başladı. Yeterince çalışmadan para aldığı gerekçesiyle, buradan ayrıldı. Daha sonra tekrar çeşitli memurluklarda bulundu. Ek iş olarak Ticaret Mekteb-i Alisi’nde hat ve Fransızca öğretmenliği yaptı.
- 1891 yılında, Mirsad dergisinin açtığı şiir yarışmasında birinciliği kazandı.
- 1892 yılında, Galatasaray Sultanisi’nin ilk bölümüne Türkçe öğretmeni olarak atandı.
- 1894 yılında, Hüseyin Kâzım Kadri (1870 – 1934) ve Ali Ekrem Bolayır’la (1867 – 1937) birlikte, Malûmat dergisini çıkartmaya başladı.
Önce İnziva, Sonra Robert Kolej
1895 yılında, hükümetin bütçede kısıntı yapma gerekçesiyle, memur maaşlarının yüzde onunu kesmesine tepki olarak, Galatasaray’daki görevinden istifa etti ve inzivaya çekildi. 1896 yılında, eski öğretmeni Recaizade Ekrem‘in aracılığıyla, Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri yönetmenliğine getirildi. Aynı yıl Robert Kolej’e, Türkçe öğretmeni olarak tayin edildi.
Toplum’dan Kaçış ve Yeni Zellanda Hayâli
Sultan Abdülhamid Han yönetimine muhalif olan Batıcılar, muhalefetlerinde uzun süre başarı sağlayamayınca, bu durum onları toplumdan kaçış düşüncelerine sürükledi.
Ve Tevfik Fikret’teki “inziva” düşüncesini daha da derinleşti. Bu düşünce, Servet-i Fünun öbür yazarlarınca da benimseniyordu.
Bir ara hepsi birlikte Yeni Zelanda’ya gitmeyi, daha sonra Hüseyin Kâzım’ın Manisa’nın bir köyündeki çiftliğine yerleşmeyi düşündüler. Ama Tevfik Fikret’in “Yeşil Yurt” şiirinde de açıkça görülen bu sıla ütopyası ve birlikte yaşama özlemi, bir türlü gerçekleşmedi. Servet-i Fünun’cular arasında görüş ayrılıkları başlamıştı. Bazıları dergiden ayrıldılar. Bir süre sonra Tevfik Fikret de derginin sahibi ile anlaşamayarak, yazı işleri yönetmeliğini bıraktı.
Robert Kolej ve Aşiyan
Bütün zamanını Robert Kolej’de geçirmeye başladı. 1901 yılında “inziva” düşüncesini gerçekleştirmek amacıyla, Rumelihisarı’nda Robert Kolej’in yamacında, planlarını kendisinin çizdiği, Aşiyan adlı evi yaptırmaya başladı. Bugün Tevfik Fikret Müzesi olan Aşiyan, 1905 yılında tamamlandı.
Tevfik Fikret, eşi ve oğlu Haluk’la birlikte buraya yerleşti. Çok az insanla görüşüyordu. “Sis”, “Sabah Olursa”, “Bir Lahza-i Taahhur” bu dönemin ürünleridir. Bu arada babasının, arkasından da, kız kardeşinin hayâtlarını kaybetmesi onu çok etkiledi. Bu döneminde, özgürlük getireceğine inandığı İttihat ve Terakki’yi destekliyordu. 1908 yılında da, II. Meşrutiyet’in ateşli savunucuları arasına katıldı.
İttihad ve Terakki’ye de Muhalif Oldu
Meşrutiyet’ten sonra “inziva”sından çıktı, eski arkadaşlarıyla barışarak, Hüseyin Kâzım ve Hüseyin Cahid’le birlikte, Tanin gazetesini kurdu. Ama, gazete İttihad ve Terakki’nin yayın organı durumuna getirilmek istenince, buna karşı çıkıp, Hüseyin Cahid’le kavga ederek oradan da ayrıldı.
Yeni yönetimin önerdiği, maarif nazırlığı görevini de geri çevirdi. Bu göreve getirilen Abdurrahman Şeref’in çağrısıyla, Galatasaray Sultanisi’nin müdürü oldu ve bir süre önce yanmış olan okulun onarımını üstlendi. Bu arada, toplantı salonunu mescitin üstüne yaptırdığı gerekçesiyle, ağır eleştirilere uğradı.
O günlerde 31 Mart Olayı patlak verdi. Tevfik Fikret olayı protesto amacıyla, önce kendini okulun kapısına zincirle bağlattı, ertesi gün de istifa etti. Ancak öğrencilerin ve maarif nazırı Nail Bey’in ısrarlarıyla, tam yetkili olarak göreve döndü. Ama sekiz ay sonra, yeni maarif nazırı Emrullah Efendi’yle anlaşamayarak, bir daha dönmemek üzere Galatasaray’dan ayrıldı.
Darülmuallimin ve Darülfünun’daki görevlerinden de istifa etti ve yeniden Aşiyan’a çekildi. Artık, İttihad ve Terakki İktidarına da muhalif olmuştu. 1912 yılında meclisin kapatılması üzerine, bu olayı meclisin 1878 yılında (Hicri tarihle 1295’te) kapatılmasına benzeterek “Doksan Beşe Doğru” şiirini yazdı. Bunu “Han-ı Yağma”, “Sancak- Şerif Huzurunda” gibi şiirler izledi. İttihad ve Teraki’nin fedailerince izlenmeye başlandı.
Modern pedagoji ilkelerine uygun bir okul açmak, yeni bir edebiyat dergisi çıkartmak gibi tasarıları olduysa da, bunları gerçekleştiremedi. O günlerde, ağır şeker hastalığına yakalanmış olduğu anlaşıldı.
1914 yılında kolu şiştiği için bir ameliyat geçirdi. Tedaviye yanaşmaması sonucunda, hastalığı iyice artarak ölümüne neden oldu. 19 Ağustos 1915 tarihinde, İstanbul’da vefat etti.
Eserleri
- Ribab-ı Şikeste,
- Haluk’un Defteri,
- Rübab’ın Cevabı,
- Şermin,
- Tarih-i Kadim.
Tevfik Fikret belgeseli – 1
Tevfik Fikret belgeseli – 2