1870 yılında Diyarbakır’da dünyâya gelen Süleyman Nazif, Servet-i Fünun dönemi yazarlarındandır. Babası, şair ve tarihçi Said Paşa, annesi bir aşiret liderinin kızı olan Ayşe Hanım’dır. Şair Faik Ali Ozansoy‘un ağabeyidir. Fransızca ve Arapçayı özel eğitim alarak öğrenmiş, vatan, millet ve özgürlük konularına ilgi duymuştur.
II. Abdülhamit dönemine karşı çıkarak, Paris’e gitmiş ve sekiz ay kalmıştır. Dönüşünde, vilâyet mektupçusu olarak sürgüne gönderilmiştir.
Meşveret adlı gazetede yazılar yazmış, II. Meşrutiyet döneminden sonra; Basra, Kastamonu, Trabzon, Musul ve Bağdat valiliklerinde bulunmuştur.
İstanbul’a dönünce, İstanbul’un işgaline karşı yaptığı konuşmalar ve “Kara Bir Gün” başlıklı makalesi nedeniyle, kurşuna dizilmekten son anda kurtulmuştur.
Ateşli, sert konuşmaları yüzünden, işgal kuvvetlerince Malta’ya sürülmüş, sürgünden dönünce yeniden gazeteciliğe başlamış ve ölünceye kadar Resmî Gazete’de yazmıştır.
Gizli Figanlar adlı kitabını, Namık Kemâl‘in etkisinde kalarak yazmıştır. Süleyman Nazif, toplumsal ve ulusal davaları savunan düşüncelerini ve duygularını; çarpıcı, vurgulu ve uyumlu bir biçimde açıklamış, şiirlerinden çok, iyi bir düz yazı ustası olarak ünlenmiştir.
Başlıca yapıtları şunlardır:
- Gizli Figanlar (İlk şiirleri, 1906),
- Fırak-ı Irak (1918),
- Düz yazı; Batarya ile Ateş (1917),
- Tarihin Yılan Hikâyesi (1922),
- Çal Çoban Çal (1923),
- Düz yazı ile karışık şiirleri; Malta Geceleri (1924),
- Mehmet Âkif (1924),
- Fuzulî (1926),
- İki Dost (İnceleme – 1926)