Selim Aru

Selim Aru, 14 Haziran 1910 tarihinde, İstanbul’un Üsküdar semtinde dünyâya gelmiş, Frerler okulunda okumuş ve 1933 yılında Robert Kolej’i bitirmiştir.

Sümerbank’ın haberleşme servisindeki çalışması ve askerlik görevinden sonra, Cumhurbaşkanlığı özel kalemi ikinci kâtibi olarak, Atatürk‘ün yakınları arasına girmiştir.

Bu dönemde, köşke gelen değerli müzisyenler ile dostluklar kurmuştur. Eşinin ölümü üzerine, birisi erkek, üç çocuğuyla birlikte, İstanbul’a taşınmış ve Tekel Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir kuruluşta çalışmıştır.

Şiirlerinden bir bölümü, 1942 yılında “Avucumda okuduklarım” ismiyle yayımlanmış, 1969 yılında emekli olmuş ve 23 Kasım 1986 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.

Yukarıdaki bilgileri paylaşan, sayın Bülent Ütin‘e teşekkürlerimle. Sâlih Bora


Bestelenmiş meşhur güftelerin sahibi olan Selim Aru, Selâhattin Pınar‘ın Todori’nin meyhanesinde son nefesini verdiğinde yanındaymış. Ve hakkında bir alıntı: “… Adil bey, oğlu Selim Aru’yu, selâmsız semtinde bulunan Fransız frerler mektebini bitirdikten sonra ve maddî imkânsızlık sebebiyle, kendisi gibi asker yapmak için kuleli askerî lisesi’ne göndermek ister.

Eşref efendi’nin ağabeyi hâkim Tahsin bey ise, yeğeninin Robert College’de okumasını arzu ederek masraflarını üstlenir. Ancak yeğeni lisenin henüz daha 2. sınıfında iken, Tahsin bey enfraktüsten vefât edince, Eşref efendi kardeşinin bu arzusunu vasiyet olarak telâkki ederek ve masraflarını karşılayarak, yeğeninin Robert College’den ayrılmamasını sağlar.

Fakat Eşref efendi’nin geliri buna yetmediğinden, herkesten gizli olarak, Mısır çarşısı’ndaki bir yağ toptancısının yanına çırak olarak girer ve Selim Aru okulu bitirinceye kadar, okul taksitlerini ve diğer masraflarını bu işten kazandığı ücretle karşılar. Mektep arkadaşları, dayısının Mısır çarşısı’nda çırak olarak çalışmakta olduğunu gördüklerini kendisine bildirdiklerinde, Selim Aru buna inanmaz.

Fakat arkadaşlarının ısrarı üzerine Mısır çarşısı’na gidip de durumu kendi gözleriyle görünce, hayretlere düşer. Oğlu, vefâtına kadar Selim Aru’nun bu olayı ne zaman hatırlasa, hüngür hüngür ağladığını söylemiştir.” Kaynak: sozluk.sourtimes.org

Bir yanıt yazın