Kökeni itibariyle Timur’dan kaçıp Kütahya’ya yerleşen Pir Baba Sultan-ı Horasani’nin soyundan gelen Ebubekir Dede ailesine mensup olan Abdülbâki Baykara, 20 Temmuz 1883 tarihinde dünyâya gelmiştir.
Abdülbâki Baykara’nın doğup yetiştiği Yenikapı Mevlevihanesi, Galata Mevlevîhanesi’nden sonra kurulan İstanbul’daki ikinci Mevlevihane olup (Recep 1006 / Şubat 1598) zamanla tarikatın İstanbul’daki en büyük merkezi haline gelmiştir.
Tasavvuf kültür ve düşüncesi yanında, dönemin siyasi gelişmeleri açısından da ayrı bir öneme sahip olan dergâhın XIX. asrın sonlarındaki müdavimleri arasında, tanzimatın iki büyük sadrazamı Keçecizade Fuad Paşa ile Âli Paşa yanında Kamil Paşa, eski şeyhülislamlardan Saadeddin ve Refik Efendiler, Şeyhülislam Sâhib Molla, Midhat Paşa gibi isimler sayılabilir.
Ayrıca XIX. asırda II. Mahmut, Abdülmecid, Abdülaziz, II. Abdülhamid ve Mehmet Reşad da Mevlevîhanenin ziyaretçileri arasında olup Sultan Reşad, Abdülbâki Baykara’nın Dedesi Osman Selahaddin Dede’ye müntesiptir.
1285 / 1868’de kurulan Meclis-i Meşayıh’ın ilk başkanı olan Osman Selahaddin Dede, bu görevini 1297 / 1880’e kadar sürdürmüş, onun siyasilerle kurduğu yakın ilişki, mevlevihaneyi II. Abdülhamid döneminde özgürlük fikirlerinin tartışılabildiği başlıca merkezlerden biri haline getirmiştir.
Abdülbâki Baykarai’nın ilk hocası dört yaşında kendisinden ders gördüğü dedesi Osman Selahaddin Efendi’dir. Mevlevihane civarındaki Kur’an kursunda altı yaşına kadar Kur’an-ı Kerim ve tecvid okumuş, sonrasında Daru’t-tahsil isimli özel bir okula devam etmiş, 1314/1896’da Davudpaşa Rüştiyesi’ni bitirmiştir.
Rüştiye’den sonra babasından Mesnevi, Demircili Ahmed Fuad Efendi’den sarf, nahiv ve mantık, Beyazıt Kütüphanesi’nde hafız-ı kütüb İsmail Efendi’den meâni, kelâm, akâid ve şifâ-i şerif, İsmail Efendi’den Buhari-i Şerif, Selânikli Mehmed Esad Dede Efendi (öl. 1319/1901)’den Zevrâ risalesi, Sütlüce Sa’dî Dergâhı şeyhi ve Meclis-i Meşâayıh reisi Hasirîzade Mehmed Elif Efendi’den Mesnevî ve tasavvuf okuyarak 1906’da Mesnevî’den icazet almıştır.
Bunun yanında haftalık olarak yapılan Mevlevî âyinleri, Mevlevihaneyi ziyarete gelen dönemin önde gelen ilmiye, devlet erkanı, edip ve şairlerinin kendisinde önemli bir müktesebat oluşturduğu muhakkaktır. Abdülbâki Baykara’nın Yenikapı Mevlevîhanesi’ndeki postnişinliği 1320 / 1903 yılına kadar uzanır.
1877 yılından itibaren rahatsızlığı artmaya başlayan Celaleddin Dede akciğer ve gırtlak ve rahatsızlığı sebebiyle âyinleri icra edemeyecek konuma gelmiş, babası tarafından Konya’ya yapılan müracaat üzerine Abdülvahid Çelebi’den destar giyerek Mevlevihane’de 1903 yılından itibaren vekaleten İsm-i Celâl ve mukabeleye başlamıştır.
Abdülbâki Baykara, postnişinliğe tayininden sonra 1327 / 1909 Meclis-i Meşayıh azalığına seçilmiş bu görevi 1336 / 1917 yılında azledilinceye kadar dokuz yıl sürmüştür. Abdülbâki Baykara, orduya moral için teşkil olunan Mücahidin-i Mevleviyye Alayı’na binbaşı rütbesiyle katılmıştır.
İstanbul’da yapılan merasimde Veled Çelebi’ye vekâlet ederek Mevlevi gülbangı okumuş ve alay sancağını Veled Çelebi’ye teslim etmek üzere Konya’ya doğru yola çıkmıştır. Başlarında sikkeleri ve dervişane kıyafetleriyle Konya’dan Ankara’ya gelen alay, hükümet meydanında bir merasim yapmış, sonrasında Şam’a hareket etmiştir.
Tahir Olgun, Saadettin Nüzhet Ergun’a gönderdiği mektubunda Bâkî Baykara’nın askerlik dönemiyle ilgili şu ifadeleri yer almaktadır: “Baki Efendi Mevlevi alayına binbaşı tayin edilmişti. Bir gün askeri kıyafetiyle kendisini gördüm.
Başında destarlı sikke, arkasında derviş hırkasının kolsuzu denilebilecek bir pelerin, bacaklarında diz kapaklarını epeyce geçmiş çizmeler vardı. Sağ elinde bir kamçı bulunuyor, sol eliyle kayışı hamâyil olarak asılmış, eski redif yüzbaşılarının taktıkları gibi tahta kınlı bir kılıcı tutuyordu.”
Abdülbâki Baykara, alayla birlikte Şam’a gitmiş, hastalığı sebebiyle bir süre sonra geri dönmek zorunda kalmıştır. Abdülbâki Baykara’ya çalışma ve gayretleri sebebiyle Harbiye Nezareti tarafından padişah adına takdir belgesi verilmiştir.
Postnişinliği 1925 yılına kadar süren Abdülbâki Baykara, tekkelerin kapatılması sonrası diğer Mevlevi tekkelerde olduğu gibi burada da kayd-ı hayât şartıyla postnişinin ikametine izin verilmiştir. Ancak, vakıf gelirleri kesilen Abdülbâki Dede geçim sıkıntısı çekmiştir.
Farklı yerlerde çalışan Bâki Dede, bir süre Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu üyeliğinde bulunmuş, İstanbul Türk Ocağı Müdürlüğü, Halk Fırkası’nda memurluk, Fuad Köprülü’nün delaletiyle Edebiyat Fakültesi Farsça hocalığı gibi görevlerde bulunmuştur.
Darülfünun’un üniversite olmasından bir yıl sonra görevine son verilen Bâki Dede farklı kurumlara müracaatta bulunmuş olup son görev yeri Bakırköy Ermeni Lisesi Edebiyat öğretmenliğidir. Bakırköy Ermeni Lisesi’nde iki ay kadar görev yapan Abdülbâki Baykara 24 zilka’de 1353 / 28 Şubat 1935 tarihinde elli iki yaşında vefat etmiştir.
Kaynak: semazen.net