Muzaffer Sarısözen, 1899 yılında Sivas’ın Cami-i Kebir mahallesinde dünyâya geldi. Babası Sarıhatipzade’lerden Şeyh Hüseyin Hüsnü Efendi, annesi Zeliha Hanım’dır. Sivaslılar, Sarıhatipzade’leri “Saçlıefendiler” diye bilirler ve Muzaffer Sarısözeni de “Saçlıların Muzaffer” diye tanırlardı.
Muzaffer Sarısözen, ilk müzik şevk ve hevesini ailesinden almıştır. Beş erkek kardeş içinde Kemâl ve Abdulkadir Sarısözen de şairidir.
Abdulkadir Sarısözen’e şairliği dışında, türküler ve halk çalgılarıyla yakından ilgisi olduğu için “Çalgıcı Vali” denirmiş.
Sarısözen ailesinin Sivas’taki evlerinin çatı katının camları vitray, duvarları kütüphane yapılarak, arada gizli bölmeler oluşturulmuştur. Bu gizli bölmelere; ud, keman, bağlama ve tanbur gibi sazlar konulurmuş.
Nakşibendi bir ailenin çocuklarının bu aletleri çalması, Sarısözen’in dünyâya geldiği dönemde son derece aykırı bir şey olduğu için, böyle bir yola baş vurulmuştur.
Muzaffer Sarısözen, 1930 yılının Eylül ayında Milli Eğitim Müdürü olan, Ahmet Kutsi Tecer ile tanışır. Tecer, Sarısözen ile tanıştıktan sonra, 1930 yılında “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurar ve Muzaffer Sarısözen’i genel kâtip yapar.
İlk halk şairleri bayramı, 1930 yılında yapılır ve Âşık Veysel bu şekilde ortaya çıkarılır. Bayram sonunda çıkarılan Sivas halk şairleri bayramı adlı bröşürde, Sarısözen Sivas halayları başlıklı yazısını yayınlar ve halayların notalarını koyar. Bu büyük bir ihtimalle, bizde halaylar hakkında yazılmış ilk notalı makaledir.
17 Ağustos 1937 tarihinde; Halil Bedii Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses ve teknisyen Arif Etikan’dan oluşan grup, Ankara’dan Sivas’a derleme yapmak amacıyla giderler.
Ahmet Kutsi Tecer, Halil Bedii Yönetken’e Muzaffer Sarısözen’i tavsiye ederek, gruba katılmasını söyler. Böylece türkülerin resmi olarak değerlendirilmesi, Maarif vekili Saffer Arıkan’ın zamanında başlar.
Derleme grubu, Almanya’dan getirlen “Saca” markalı, hem elektrik hem de akü ile çalışan alıcı ve verici ses kaydeden makinelerle çalışır. Konservatuarın folklor arşivindeki 10.000 ezginin derlenmesinde, fişlerin doldurulmasında, onun bitmek tükenmek bilmeyen sabır ve azmi, büyük rol oynamıştır.
1943 yılında Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen’den oluşan grup; Tokat, Amasya, Samsun, Ordu, Giresun ve Trobzon’da, 1944 yılında; Elazığ, Tunceli, Bingöl ve Muş’ta, 1945 yılında; Ankara, Çankırı, Yozgat ve Kırşehir’de, 1946 yılında; İçel, Antakya ve Antalya’da, 1947 yılında; Çanakkale, Bursa ve Tekirdağ’da, 1948 yılında; Bolu, Sinop ve Zonguldak’ta, 1949 yılında; Bilecik ve Eskişehir’de, 1950 yılında; Van, Kars, Çorum ve Ağrı’da, 1951 yılında İzmit’te, 1952 yılında; İzmir, Siirt, Mardin ve Bitlis’te derleme yapmıştır.
Muzaffer Sarısözen, derleme gezilerinde, kendi çabası ve emeği ile topladığı; bağlama, cura, ney, çifte kaval, kemençe, kaval, tulum, davul, zurna, tef ve darbuka gibi bir çok halk sazından, kolleksiyon oluşturmuştur. Ayrıca, derleme gezileri sırasında, kaynak kişiler ile halk oyunlarını görüntüleyen fotoğraflardan bir resim albümü de yapmıştır.
Ne yazık ki, ölümünden sonra evi olarak gördüğü, çok değer verdiği, özen gösterdiği arşivi topladığı onbinlerce ezgi ve halk çalgıları kendi haline terkedilmiştir. Muzaffer Sarısözen’in halk müziğine verdiği hizmet kadar, halk oyunlarına verdiği hizmet de büyüktür.
1950 yılında, İtalya ve İspanya’daki Avrupa Uluslararası Raks Müsabakalarına, Erzurum bar ekibi ve davulcu Kara Yılan, zurnacı Mümtaz Ardıç ile katılır. Madrid´te 68.000 kişinin önünde, Biariz ve San Sebastian’da yapılan 5 yarışmada, ekip birinciliği alır.
Vedat Nedim Tör ve Mesud Cemil Bey‘in daveti ile, Yurttan seslerin başına Muzaffer Sarısözen getirilir. 1946 yılında Yurttan Sesler korosunu çalıştırmaya başlayarak, derlenen türküleri koro üyelerine öğretir ve yayınlara başlar.
Program büyük ilgi görür. 1953 yılında İzmir’de, 1954 yılında İstanbul radyolarında “Yurttan sesler” topluluklarını kurarak, halk türküleri ve oyunlarının yurt çapında sevilmesi ve tanıtılmasında büyük rol oynar.
Muzaffer Sarısözen’e kadar, radyolarda düzenli ve programlı halk müziği çalışmaları olmamıştır. Yurttan Sesler topluluğunu kurduktan sonra, programlarına kaynak kişileri ve bölge sanatçılarını davet ederek radyo sanatçılarına örnek dersler vermiştir.
Muzaffer Sarısözen, Yurttan sesler topluluğunu yetiştirerek, ilk koral halk müziği icrasını başlatmış, toplu bağlama çalma geleneğinin uygulayıcısı olmuş ve halk müziğinde koro seslerini numaralayarak, otantik karakterin kaybolmasını önlemiştir.
Neriman Altındağ Hanım, 1941 yılında Yurttan Sesler Korosuna girer ve Muzaffer Sarısözenle tanışır. 1951 yılında evlenirler. 1952 yılında ise oğlu Memil Sarısözen dünyâya gelir. 1962 yılında Sarısözen prostat rahatsızlığından dolayı, devlet Demiryolları Hastanesine yatar.
Burada ameliyat olacağını öğrenince, diğer doktorlara tercihen özellikle kendisinin öğrencisi olan bir operatöre ameliyat olur. Daha sonra ağabeyi Abdulkadir Sarısözen’in evine çıkar. Muzaffer Sarısözen, tekrar rahatsızlandığında, Ankara Hastenesine kaldırılır ve sağlığına kavuşamayarak 4 Ocak 1963 tarihinde vefat eder. Asri mezarlığa, büyük bir törenle defnedilir.