Hayâtı
Zeki Altun, 1920 yılında İstanbul’un Vefâ semtinde dünyâya geldi. Yeni Cami müezzinlerinden a’mâ Hâfız Necâtî Efendi’den hıfza başlamış, bilahare Nuruosmaniye Camii başimam hatibi Hâfız Hasan (Akkuş) Efendi’den hıfzını ikmâl eylemiştir.
Hafız Kemal ve Hafız Saadettin Kaynak‘tan dînî mûsikî meşk etmiştir. İlk görevi, 1938 yılında Kalenderhane Camii’nde müezzin-kayyımlık’tır.
1939 yılında Beyazıt Camii’ne müezzin olmuş, daha sonraları Yeraltı Camii İmamı Hâfız Rızâ Efendi’nin ısrarıyla naklen Beyoğlu Ağa Camii’ne müezzin olarak geçmiştir.
1950 yılında Teşvikiye Camii’ne müezzin olarak tayin edilmiştir. Bu tarihlerde, konservatuarlarda icrâ heyetinde yer almış, bir ara radyoda fasıl heyetinde de yer almıştır.
“Mevlid”i bizzat Ali Rızâ Sağman‘ın yanına gidip gelmek suretiyle usulüne göre okumayı öğrenmiştir. Kur’an ve mevlid okumada pek mâhir olan Hafız Zeki Altun, bu özelliğiyle pek çok önemli adresten okuma teklif almış, hatta bir defasında bir filmde mevlid okuması için yüklü miktarda bir para ile teklif getirilmiş ama, o bunu reddetmiştir.
Zeki Altun, T.R.T. radyolarında Nusret Yeşilçay, Ali Gülses, Mecid Sesigür’lerle mevlidler okumuştur. Türkiye Hâfız-ı Kur’ân ve Mevlidhânlar Cemiyeti’nin kurulmasında büyük katkısı vardır.
Hafız Zeki Altun’un mûsikîye hizmeti bununla da sınırlı kalmamış, bir dönem Tercüman Gazetesinde ve daha sonra Son Havadis Gazetesinde “İslam Bülbülleri” “Kur’an Bülbülleri” başlığı ile dönemin hafızlarının hâl tercümelerini yazmıştır.
1999 yılında vefat ettiği zamanlara kadar; muhtelif meclislerde, televizyonlarda ve radyolarda okumuş, mûsikî meşk etmiş, talebeler yetiştirmiştir. İlâhî, şuğul ve şarkı formunda 77 eser bestelemiştir.
Aziz Bahriyeli anlatıyor
“Bir adam vardır. Yalnız Kur’ân okur, bir adam vardır yalnız mevlid okur. Bir adam vardır her ikisini de güzel okur. Zeki Ağabey, güzel Kur’ân okurdu dinlenirdi, ama bir “mefhar-i mevcûdât” dediği zaman bambaşkaydı. Kaside ve mevlid okumada yektâydı ve sonra güfte taksîmâtı çok güzeldi. Makâmâta hâkimiyeti çok güzeldi. Meyânları pırıl pırıldı. Hâfız Kemal tavrı okurdu. Diri bir okuyuşu vardı. Goy goy yapmadan tâne tâne okurdu.”
Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca anlatıyor
“Bir defa onun en çok faydalandığı tarz, tavır ve üslup Hâfız Kemal tavrıdır. Klasik anlayışta ve klasik üslupta, Hâfız Kemal ekolünde Kur’ân-ı Kerim tilâvetine devam etmiş, mevlidleri de eski klasik tarz ve tavra göre icrâ eden, hemen hemen Mecid’ten (Sesigür) sonra son mevlidhandır. Şimdi artık her yere arabesk girdi. Kur’ân-ı Kerim icrâsında da, mevlid icrâsında da hatta hatta neredeyse ezân ve kâmet icrâsında da arabesk bir anlayış maalesef hâkim olmuştur. Bizim eski İstanbul ağzı dediğimiz tarz ve tavır, Zeki Altun ile sona ermiştir diyebilirim.” Kaynak: muzafferozak.com
Harikulade sesi olan Zeki Altun, bizim evde misafir olurdu. Babam, annem ağırladı. Çok güzel bir sanatçı olan hafız Zeki Altun’a Allah rahmet eylesin.