Sultan Aziz devrinin sayılı bestekârları arasında özel bir yeri olan Nikoğos Ağa, aslen Ermeni’dir. Ancak, kulaklarına kadar geçen Aziziye fesi, eski İstanbul efendilerinin giymeleri adet olan kıyafeti, iri vücudu, kırmızı ve güzel yüzü, ak sakalı, ırkımıza has ağır tabiatıyla, gerçek bir Türk gibiydi.
1836 yılında İstanbul’da Hasköy’de dünyâya geldi. Musikiyi önce Karabet Ağa’dan, sonra Dede Efendi‘den öğrenmiş, daha sonra da Markar Ağa’dan istifade etmiştir.
Dellalzade‘den de meşk eden Nikoğos Ağa, neticede musikide öyle ilerlemiştir ki, Dellalzade ve Haşim Bey‘le beraber Enderün-i Hümayun’da hocalık yapmıştır. Lisanım, lehçesini düzeltmek için de devrin ve Türk edebiyatının en tanınmış kişilerinden olan Ahmed Vefik Paşa’dan üç yıl edebiyat dersleri almıştır.
Nikoğos Ağa, Hıristiyan olmakla beraber, dinî Türk musikisine büyük ilgi duymuş, meşk ettiği birçok ayîn, na’t ve diğer formdaki dinî eserleri okuyabilmek için Mevlevîhanelere devam etmiştir.
Sesi çok güzel ve okuyuşu parlaktı. Sultan Abdülmecid’in arzu ve iradesiyle bir defa (Ezan-ı Muhammedi) okuduğu da söylenegelmiştir. Dinî Türk musikisindeki bu uğraşısı, ilgisi Nikoğos Ağa’nın din dışı Türk musikisinde üstün vasıflı bir bestekar olmasında önemli rol oynamıştır.
Eserlerinde melodi zenginliği, zarif işleniş, sağlam teknik, prozodi düzgünlüğü ve bunların yanı sıra duygusallık çok belirgindir. Eserleri müzik estetiği yönünden mükemmellik gösterirler.
Geçmişten kendi zamanına kadar elde ve hafızada bulunan Türk musikisi eserlerini bir araya toplayarak, büyük ve çok güzel bir nota kolleksiyonu yapan Damad Müşir Edhem Paşa, Nikoğos Ağa’yı korumuş, kollamıştır.
Kolleksiyonundaki pek çok eseri bu değerli müzisyenin okuyuşundan notaya aldırmıştır. Dede‘den Dellalzade‘ye, ondan da Nikoğos’a geçen eserlerin sağlamlığında şüphe yoktur.
Ancak eserlerin notaları yazılırken ne derece doğru yazıldığı tartışma konusu olabilir. Hemedan sabık şehbenderi Nail Bey’in el yazması notlarında Nikoğos Ağa hakkında şöyle bir kayıt var: Edhem Paşa, eski eserlerin toplandığı bir kolleksiyon hazırlatıyormuş ve Nikoğos Ağa’yı da davet etmiş.
Edhem Paşa, dairesine girerken Nikoğos Ağa, ihtiyarlığı sebebiyle ağır yürüyormuş. Orada bulunan, İhtisab Ağası Hüseyin Bey’in oğlu bu vaziyeti üstadın kayıtsızlığına vererek, “Hızlı yürü be herif!” diyerek Nikoğos’a bir tokat vurmuş. Bu ağır muamele zavallı bestekarı çok üzmüş, bu hadiseden sonra fazla yaşamamış ve hissiz bir şahsın kurbanı olmuştur. Çok değerli bir bestekar, mükemmel bir hanende olan Nikoğos Ağa, aynı zamanda iyi bir hocaydı.
Yetiştirdiği öğrencileri arasında Yenikapı Mevlevîhanesi şeyhlerinden Mehmed Celaleddin Dede en tanınmışlarındandır. Musikimize çeşitli sahalarda büyük hizmetler etmiş olan Nikoğos Ağa, 9 Eylül 1885 tarihinde öldü ve Topkapı Ermeni Mezarlığı’na gömüldü.
Nikoğos Ağa’nın, Nişan ve Kapril adında iki kardeşi daha vardır. Nişan, sîne kemanı çalardı. Kapril ise, bestekârdı. Bestelediği eserlerinin bir, ikisinin notası eldedir. Ancak, Nikoğos Ağa ile bazı eserlerinin karışmış olabileceği düşünülebilir.
Türk Musikisi Ansiklopedisi C. II s. 83’de Yılmaz Öztuna, Kevork Pamukçıyan adlı kişinin, Hisarlıyan, Toros Azatyan, Kirkor Berber, Mardiros Koçunyan ve başka Ermeni kaynak ve gazetelerinden derleyip tercüme ederek kendisine verdiği dökümanlara dayanarak, Nikoğos Ağa maddesinde şöyle yazıyor: “… 1910’da ölen kardeşi Agop Taşcıyan’la beraber, Nıvak Osmanyan (Osmanlı Musikisi) adlı iki haftada bir çıkan bir musiki dergisi yayınladı. 1861 yılında çıkan bu dergi veya gazete, henüz incelenmiş değildir.
1873 yılında Rusya’da Ermenistan’da Ecmiadzin’de oturan Ermeniler’in en büyük patriği IV. Kevork, Nikoğos’u davet etti. Ecmiadzin’e giden bestekarımız, Ermeni kilisesinin şarakan’larını notaya aldı ve bu eser 1875 yılında Ermenice olarak basıldı. Nikoğos, 1879 yılında Kumkapı Meryem Ana kilisesine baş muganni oldu. İyi bir Türk musikisi hanendesi olan bestekârımız, tanbur da çalıyordu.”