Bestekâr, hânende, kilise mugannîsi, sâzende ve musiki hocası olan Leon Hancıyan; 1857 yılında İstanbul – Hasköy’de dünyâya gelmiş, 11 Temmuz 1947 tarihinde vefat etmiştir. Amatör bir müzisyen olan Lâvta’cı Nazaret ile musikişinas Eftik’in oğludur. Musikide ilk derslerini Papaz Kapriyel’den almış ve o dönemin geçerli nota sistemi olan Hamparsum’u öğrenmiştir.
Dede Efendi‘nin önde gelen üç öğrencisi olan Zekâi Dede, Mutafzâde ve Yağlıkçızâde gibi üstadlardan musiki dersleri aldı. Dellâlzâde‘den de ders gördüğünü, hatta Dede Efendi’yle bile tanıştığını ifade etmiştir. Sağlık subayı olarak Türk – Rus harbine katıldı. Savaştan sonra bir süre Bulgaristan, Romanya ve Mısır’da yaşadı. Sofya Konservatuvarında Türk musikisi öğretti.
1908 yılında İstanbul’a dönerek Şark Musiki Cemiyeti başkanı oldu ve Dârülelhan’da çalıştı. Leon Hancıyan, uzun yıllar Istanbul’daki Ermeni kiliselerinde başmugannî (baş okuyuculuk) olarak görev aldı. Çeşitli okullarda musiki hocalığında bulundu.
Musiki hocası olarak alındığı Saray’dan, Sultan II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) firar ederek gittiği Sofya Konservatuvarı’da Türk musikisi dersleri verdi. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilânıyla döndüğü Istanbul’da Şark Musiki Cemiyeti’nin reisliğine getirildi. Dârülbedâyi ile Dârülelhân’ın kurucuları arasında yer aldı. Dârülelhân, Dârüttâlim-i Musiki ve Musiki-i Osmânî’de hocalık yaparak çok sayıda müzisyenin yetişmesini sağladı.
Ud, piyano ve keman çalan ve özel dersler de veren Leon Hancıyan, hâfızasında taşıdığı eserlerin çokluğuyla ünlüydü. Bu eserleri uzmanlık derecesinde bildiği Hamparsum sistemiyle notaya alarak gelecek zamanlara kalmasını sağladı.
XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında yaşamış bestekârların eserleri için en sağlam kaynaklardan biri olarak kabul edildi. Özellikle Hacı Ârif Bey‘in (1831 – 1885) bilinen eserlerinin büyük bir bölümü için Leon Hancıyan, kaynak kişiydi.
1990 yılında, hayâttaki son öğrencisi Muharrem Tunçarslan (d. 1919, Hayâtta) tarafından İstanbul Devlet Korosu’na bağışlanan ve varlığından daha önce haberdar olunmayan defterlerinin incelenmesiyle, bu el yazması koleksiyonun, bilinmeyen çok sayıda klasik eseri ihtiva ettiği anlaşıldı.
Yaşadığı dönemin İstanbul’unda birer musiki okulu gibi faaliyet eden saray ve konaklardaki musiki meclislerinin aranılan bir siması olan Leoon Hancıyan, “Türk Musikisinin Son Osmanlıları” arasında değerlendirdiğimiz Lemi Atlı, Refik Fersan ve Suphi Ziyâ Özbekkan‘ın da hocasıydı.
Ömrünün sonlarında ihtidâ ederek Müslüman olarak ölen fakat bir kargaşa sonucu Hıristiyan mezarlığına defnedilen Leon Hancıyan’ın, kaderin garip bir tecellisi sonucu, başka bestekârlardan naklettiği binlerce esere mukabil, sayısının yüzlerce olduğu bilinen kendi eserlerinden ancak 40 kadarı Türk musikisi repertuvarına ulaşabilmiştir.
Leon Hancıyan, “Türk Musikisinin Son Osmanlıları” içinde, yetiştiği yer bakımından Ermeni kilisesi dinî musikinden olduğu kadar “Saray”dan ve “Vezir-vüzerâ konaklarından” da nasiplenmiş ilgi çekici bir kimliktir.