Ahmet Ârifî Bey, 1855 yılında İstanbul’da dünyâya gelmiştir. Ailesi aslen Harputludur. Babası İlmiye sınıfından Mustafa Faik Efendi’dir. İlkokul öğrenimini İstanbul’da yaptıktan sonra, babasının kadı olarak bulunduğu Ruscuk’ta rüştiyeyi bitirmiş, medrese öğrenimi görerek “İcâzet” almıştır.
İlk memuriyetine 1866 yılında “Tuna Vilâyeti Mektûbi Kalemi”nde başlamış, babası 1871 yılında İstanbul’a tayin olunca, “Bâb-i Âli Hulâsa Odası Sedaret Mektûbi Kalemi”ne girmiştir.
Bir süre resmi görevle Edirne’de bulunmuş, Suriye Vilâyeti gazetesi yazarlığı ve Şam âşar baş kâtipliği yapmıştır. Buradan istifa ederek İstanbul’a dönmüş, daha sonra da Dahiliye Nezareti’ne girmiştir.
Takvim-i Vakayi gazetesi 1892 yılında kapatılıncaya kadar bu gazeteyi yönetmiş, bundan sonra; Burdur, Mersin ve Kırşehir gibi illerde, mutasarrıflık yapmıştır. Çeşitli tarihlerde Dahiliye Nezareti’ne başvurarak, görev değişikliği istemesine rağmen, dikkate alınmamış ve istifa etme zorunda bırakılmıştır.
Sonradan; Kosova, Manastır, Yanya, İşkodra, Edirne ve Selânik gibi illerde “Mülkiye Müfettişliği” yapmıştır. Havran, Akkâ, Maan, Kürk gibi yerlerde idari görevlerde bulunduktan sonra, son olarak 1907 yılında Kayseri murasarrıflığına tayin olmuştur. 14 Ağustos 1908 tarihinde Kayseri’de kalp hastalığından vefat eden Ahmet Arifî Bey, Zeynelabidin Türbesi yakınına defnedilmiştir.
Çeşitli Osmanlı nişanları alan Ahmet Ârifî Bey, özel dersler alarak ve kendi gayreti ile mükemmel bir şekilde Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenmiştir. Bu dillerden başka; Rumca, Almanca ve İtalyanca da biliyordu. Çok yönlü, sanatkâr bir kişiliğe sahip olduğundan, birkaç arkadaşı ile 1883 yılında bir de dergi çıkarmış, Fransızca’dan iki roman ile, “Tuhfe-i İsnâ Aşriye” isimli arapça eserin bir bölümünü Türkçeye çevirmiştir.
Hat sanatı ile yakından ilgilenmiş, rik’a türü yazıda büyük ustalık kazanmış, bir süre de talik’le uğraşmıştır. Pek çok sazı kullanmış, asıl olarak ud ve kanun sazlarına ağırlık vermiştir. Sesi güzel olan ve şarkıları temiz bir uslûbla okuyan Ahmet Arifî Bey, bestekârlıkla da uğraşmış ve on kadar güzel şarkı bestelemiştir. Bestekâr Fâruk Ârifi Emhaz, sanatkârın üç oğlundan biridir. Kaynak: eksd.org.tr