Eserin künyesi
Bestecisi: Sâdettin Kaynak
Güfte şairi: Fuat Hulûsi Demirelli
Makâmı: Evc-ârâ makâmı
Usûlü: Düyek ve curcuna usûlleri
Formu: Şarkı formu
Sözleri
Not
Güftedeki virgüller, şiirlerin bilinen/tartışılan edebî kuralları dışında, okumayı biraz duraklatarak, kelimelerin ve cümlelerin anlamlarının, anlaşılarak hissedilmesine, katkı sağlaması amacıyla kullanılmıştır.
Yıllarca, elim, kâlbimin, üstünde, eğildim
Gölgen, gibi, topraklara, aşkınla, serildim
Sensin, emelim, başka, emelleri, sildim
Dünyâyı, terennümlerinin, gülşeni, bildim
Ben, sevmeden, evvel, seni, kendimde, değildim
Göklerde, yeşil, gözlerinin, âşıkı, ay, gün
Gönlüm, gibi, olamazlar, lâkin, sana, düşkün
Rûhumda, güneş, doğdu, nedir, anladım, ülkün
Gazi, sana, göklerden, de, büyük, sevgisi, Türk’ün
Ben, sevmeden, evvel, seni, kendimde, değildim
Öyküsü
Atatürk, memleket meselelerinin yoğun temposundan sonra geceleri Türk Mûsikisi eşliğinde Devlet ileri gelenleri ve eski arkadaşlarıyla yemekli sohbet toplantıları onun bir nevi vaz geçilmez dinlencesiydi.
Bu mûsiki toplantılarında Münir Nurettin Selçuk , Safiye Ayla Targan, Müzeyyen Senar, Muallâ Gökçay, Melek Tokgöz gibi ses sanatçılarıyla Refik Fersan, Fahire Fersan, Fahri Kopuz, Nubar Tekyay, Necâti Tokyay, Selahattin Pınar, İzzettin Ökte, Hakkı Derman vs. gibi saz sanatçıları da yer alırdı.
Böyle gecelerin birinde, Safiye Ayla, alışıla gelen repertuarının dışında ilk defa okunacak olan Sâdettin Kaynak‘ın bestesi hamasi vasıftaki “Yanık Ömer” şarkısını okur. Atatürk ilk defa duyduğu bu eserden çok duygulandığını ve Türk Mûsikisinde hamasi vasfa sahip bu tür eserlere büyük ihtiyaç olduğunu belirtir ve Safiye Ayla’ya “Çok merak ettim, bunun bestekârı kimdir?” diye sorar.
Safiye hanım da, hocam Sâdettin Kaynak’a aittir der. Onun yeni bir bestesi olduğunu ve kendisinden meşk ettiğini belirtince, Atatürk “Bu zatı tanımak isterim”der. Bu toplantın üzerinden bir süre geçtik ten sonra, İzmir’de bir merasimde bulunan Atatürk’e bazı kişiler takdim edilir. Takdim edilenlerin arasında, Sâdettin Kaynak da vardır. Sâdettin Kaynak, Atatürk’ün elini öperken büyük önder, Kaynak’a hitaben “Yanık Ömer’in bestekârı sen misin?” diye sorar.
“Evet efendim” cevabını alır almaz, “Seni çok takdir ediyorum. Türk mûsikisinde eksik olan hamasi vasıfta bir çığır açtığından dolayı mütehassis oldum. Bu yönde çalışmalarını devam ettirmeni istiyorum ve kalemi mahsusada not düşürüyorum. Ne zaman ihtiyacın olursa sana kapım açıktır. Nerede olursam olayım istediğin an bana gelebilirsin.”
Sâdettin Kaynak İstanbul’a dönünce evinde masasının üzerinde duran Fuat Hulusi Demirelli‘ye ait bir şiir kitabını incelerken, Gazi’ye hitap eden bir şiire rastlar. İzmir’de Atatürk’le tanışmanın heyecanı içinde, bu şiiri Evcara makâmında ve geçkili usullerle besteler.
Kaynak, bunu Atatürk’e arz etme heyecanı ile Ankara’ya gider ve Riyaseti Cumhur kalemi mahsusuna telefon ederek, Atatürk’le görüşmek ihtiyacında olduğunu belirttir. Telefonda beklemesini söylerler. Kısa bir fasıladan sonra kendisine, Atatürk’le hemen görüşmek üzere davet edildiğini bildirirler.
Büyük heyecan içinde Çankaya’ya giden Kaynak, Atatürk’ün “Gel bakalım hafız Sâdettin Kaynak. Bir sıkıntın mı var? Bir ihtiyacın mı var?” sorularıyla karşılaşır. Sâdettin Kaynak da, “Paşam, sayenizde hiçbir sıkıntım ve ihtiyacım yoktur. Teşvikiniz ve takdiriniz heyecanı içinde size hitaben yazılmış Fuat Hulusi Demirelli’ye ait bir şiir buldum ve besteledim ve size arz etmek için geldim.”
Atatürk “Hangi makamdan besteledin?” diye sorar. Kaynak, Evcara makâmından der. Bu sefer Atatürk: “Yahu bu çok güzel bir makamdır ama zamanın bestekârları her nedense bu makâmı kullanmıyorlar. Çok merak ettim şunu bir oku da dinleyelim” der.
Sâdettin Kaynak eseri okuduktan sonra, Atatürk çok beğendiğini belirterek eseri dört defa tekrarlatır. Hissiyatını belirtir, içeriye gider ve elinde bir kitapla döner. “Hafız bana hediye ettiğin bu şarkı mukabilinde, bende sana değerini ancak senin anlayıp takdir edeceğin bir hatıra vermeyi uygun buldum.
Bu vereceğim hediye mevcudu bulunmayan Hafız Osman el yazması Kur’anı kerimdir. Sana hediye ettiğimi belirtecek yazıyı, Cenabı hak’ın lafzının bulunduğu sayfalara yazamayacağım için ayrı bir kâğıda yazıp imzalamayı uygun buldum. Sende bu kâğıdı durak olarak kullanırsın” der.
Bu şarkının hikâyesini Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca‘nın, hocası Sâdettin Kaynak‘tan bire bir dinlediği gibi aynen aldım. Ayten Yavaşca – 26 Mayıs 2009 Kaynak: efecehaber.com