Eserin künyesi
Bestecisi: Sâdettin Kaynak
Güfte şairi: Hasan Lâmi Güray
Makâmı: Zirgüleli hicaz makâmı
Usûlü: Düyek usûlü
Formu: Şarkı formu
Sözleri
Not
Güftedeki virgüller, şiirlerin bilinen/tartışılan edebî kuralları dışında, okumayı biraz duraklatarak, kelimelerin ve cümlelerin anlamlarının, anlaşılarak hissedilmesine, katkı sağlaması amacıyla kullanılmıştır.
Ne, boş, yere, yanmışım
Meğer, ben, aldanmışım
O, sözlere, kanmışım
Meğer, ben, aldanmışım
Ne, çok, emekler, çektim
Sonunda, gülecektim
Sözlerimde, gerçektin
Meğer, ben, aldanmışım
Öyküsü
Baba dostu Lami Güray Amcamı da sağlığında, onun sanatçı kişiliğini yeterince tanıyamamışım. Bana, ölümünden önce, Sâdettin Kaynak‘la çektirdiği inanılmaz bir fotoğrafı, şiirlerini besteleyen birçok tanınmış bestekârın yapıtlarını içeren ciltlenmiş bir kitabı armağan olarak verdiğinde bile onun velut (üretken) bir ozan olduğunu anlayamamıştım.
Buruk Bir Anı Lami Güray Amcam, ölümünden kısa bir süre önce, “Oğlum, sana büyük bestekâr Sâdettin Kaynak’la nasıl tanıştığımı anlatayım” diyerek, bana yaşamı boyunca hep acıyla anımsadığını söylediği şöyle bir anısını nakletmişti: “1937 yılının son günleriydi. Mudanya’da evlendiğim ilk eşim Zeliha Hanım’la son zamanlarda pek geçinemiyorduk.
Bir gün, bir işim için Mudanya’dan deniz yoluyla İstanbul’a gitmiştim. İstanbul Beyoğlu’nda dolaşırken ölümsüz besteci Sâdettin Kaynak’ın o yıl yeni bir taş plağının çıktığını öğrendim. Eşime küçük bir armağan olması ve o günlerde aramızdaki gerginliğin biraz olsun hafiflemesi ümidiyle Kaynak’ın çok tutulan bu bestesini İstanbul’daki bir müzikevinden satın aldım.
Akşam Mudanya’daki evime döndüğümde taş plağı sevinçle eşime verdim. Eşim teşekkür edeceği yerde, bana hitaben, “Be adam, ala ala bu taş plağı mı bana hediye olarak aldın!” diye çıkışarak Sâdettin Kaynak’ın o çok değer verdiğim taş plağını büyük bir hırsla yere atarak kırdı. Eşimin hiç beklemediğim ve beni ziyadesiyle rencide eden bu davranışı karşısında çok şaşırmıştım. O anda kendisine hiçbir şey söylemeden hırsla ceketimi aldım ve büyük bir üzüntü içinde evi terk ettim. Gidiş o gidiş…
O gece, şimdi yanmış olan Mudanya’da deniz kenarındaki Ferah Otel’de kaldım. Tarifsiz kederler içinde olduğum için otelde sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Elime bir kalem alarak 1937 yılının son gününün sabahında kâğıda şu dizeleri döktüm:
Ne boş yere yanmışım,
Meğer ben aldanmışım.
O sözlere kanmışım,
Meğer ben aldanmışım.
Ah, Ah, Ah meğer ben aldanmışım.
Ne çok emekler çektim.
Sonunda gülecektim.
Sözlerimde gerçektim.
Meğer ben aldanmışım.
Ah, Ah, Ah meğer ben aldanmışım.
Hayâtım bir ateşti.
Gönlüm O’na bir eşti.
Bu aşk da böyle geçti.
Meğer ben aldanmışım.
Bu dizeleri temiz bir kâğıda çektim ve bir mektup içinde bestelemesi ricasıyla Sâdettin Kaynak’a gönderdim. Aradan bir ay geçti geçmedi, o büyük bestekârdan yanıt geldi. Bu naçiz dizelerimi hicaz makâmında bestelemiş ve şarkının notalarını bana postayla göndermişti.”
Lami Amcamın bu çok ilginç anısını dikkatle dinlemiş ama ne yalan söyleyeyim, anlattıklarının tümüyle gerçek olduğuna o gün pek inanmamıştım.Sevgili Lami Bey Amcamın ölümünden kısa bir süre sonra elime geçen Türk Bestekârları kitabında Sâdettin Kaynak’ın, “Ne boş yere yanmışım” diye başlayan bu ölümsüz bestesinin güftekârının kim olduğuna büyük bir merak ve heyecanla baktığımda, sağ üst köşede Hasan Lami Güray isminin yazılı olduğunu sarsıcı bir şaşkınlık ve biraz da utanma duygusu içinde görmüş oldum.
Lami Amcamın ölümünden kısa bir süre önce bana naklettiği bu anısının tümüyle gerçek olduğuna inandım ve o günkü olumsuz düşüncemle kendisine ne kadar büyük bir haksızlık yapmış olduğumu anladım ve mahcup oldum. Av. Metin Sezgin – Kaynak: gazetea24.com