Mâni formu nedir?

Şiirsel anlamda

Mâni, halk şiirinde başta aşk olmak üzere çeşitli konularda yazılan en küçük nazım biçimidir.

Yedi heceli 4 dizeden oluşur. Birinci ikinci ve dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir, uyak düzeni harflerle şöyle gösterilir: a a x a

Birinci ve üçüncü dizeleri serbest, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı mâniler de vardır. Mânilerin ilk iki dizesi, uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir.

Genellikle asıl söylenmek istenen düşünceyle anlam yönünden ilgisi pek yokmuş gibi görünse de konuya bağlı olarak yorumlanabilir.

Üçüncü dizenin serbest olması mâni söyleyene kolaylık sağlar. Temel duygu ve düşünce son dizede ortaya çıkar.

Anlamlı bir dize ya da uyak bulunamadığı durumlarda, birinci dizede, anlamlı bir sözcüğün hitap biçiminde yinelenmesiyle dize doldurulur ya da türlü çağrışımlar yaratabilecek uydurma bir sözcükle uyak sağlanır.

Aşağıdaki mâninin birinci dizelerinde, mâninin girişinde anlamsız sayılabilecek rast gele sözcükler kullanılarak ölçü doldurulmuştur:

Gidene bak gidene
Güller sarmış dikene
Mevlâ sabırlar versin
Gizli sevdâ çekene

Müziksel anlamda

Mâniler, usta maniciler tarafından semâî kahvelerinde, eğlence âlemlerinde sözleri ile besteleri hazırlıksız olarak aynı anda okunurdu. Halk mûsikîmizdeki hoyrat ve uzun havalara benzeyen, fakat bambaşka bir uslûbta okunan bu form, sanat mûsikîmizin içinde değişik bir özellik kazanmıştır.

Semâî kahvelerinde semâî okuyan sanatkâr, semâîyi bitirdikten sonra ya kendisi ya da bir başka manici aynı perde ve aynı makamdan mani okumaya başlardı. Bir yarışma niteliğinde olduğundan, istenirse saatlerce uzayabilirdi. Usta manicilerin birbiri ardından kesintisiz olarak mani söylemesine “sağanaklı”, kısa olanlarına ise “sağanaksız” mani denirdi ki, bu sonuncusu manicilikte ustalık sayılmazdı.

Ahmet Râsim Bey‘e göre en iyi mani okuyanlar hanende Ali Bey, çingene manilerinde Muhsin, Onnik, manici Garabet, Şair Serkis’in oğlu hanende Aliksan, lavtacı kör Civan, Andon, Hıristo, Üsküdar’lı Vasıf Hoca, Acem İsmail, Efe Mehmed ve Yenimahalle’li Çiroz Ali dir.

Bu tür şiirlere yapılan bestelere de aynı isim, yani mani adı verilmiştir. Halk mûsikîmizin sözlü eserlerinin hemen hemen tamamına yakın bir bölümünün sözlerini maniler teşkil eder. Bu eserlerin anlatmak istediğimiz mani formu ile bir ilgisi yoktur. Ancak Türk halk mûsikîsi içinde de bir beste formu olarak kullanılmaktadır.

İstanbul folkloru içinde gelişmiş, özellikle âşıklar kahvesi ve benzeri yerlerde söylenip dinlenmiş, zamanla birçok özellik kazanarak sanatlı bir form haline gelmiş, ünlü ustaları yetişmiş, tutunmuş, diğer bazı beste formlarının akibetine uğrayarak bugün hemen hemen unutulmuştur.

Bunların sözleri bilinen manilerden seçilerek bestelendiği gibi, manici sözlerini ve bestelerini aynı anda hazırlayıp okuyabilirdi. Makam olarak en çok uşşak, hüzzam, karcığar, hüseyni makamları; ritm unsuru olarak da sofyan, devr-i hindi gibi usûller kullanılmıştır.

Kullanılan usûller bazen değişmeli de olabilir. Sözleri çoğunlukla İstanbul manilerinden seçildiği için “adam aman….” ya da “efendim hû….” gibi girişlerle başlar ve cinaslı maniler tercih edilirdi.

Beste tekniği açısından bazı farklılıklar gösterir. Manici her mısraın mânâ duraklarına uyarak, verilen “ayak”a göre maniyi okumaya başlar, icrâ esnasında melodinin seyrine göre yapılan duraklamalarda, daha çok maninin sonlarında bir saz tarafından kısa taksimler yapılır ya da sazpayları icrâ edilirdi. Bu durum zamanın elverdiği ölçülerde uzayıp giderdi. Kaynak: guzelsanatlar.gov.tr

Bir yanıt yazın