Hayâtı
Coşkun Sabah, 16 Ekim 1952 tarihinde Diyarbakır’da dünyâya geldi. Babası toptan kavafiye (ayakkabı, terlik ve benzeri deri ürünleri) işleriyle meşgul olan Tekin Bey, annesi Roza Hanım’dır. Bugün her ikisi de hayâtta değildir.
Ailenin üç erkek çocuğundan ortancası olan Coşkun Sabah’ın ağabeyi Kemani Bestekar-Şarkıcı Bülent Sabah, küçük kardeşi ise Kanuni-Şarkıcı Taşkın Sabah’tır.
Coşkun Sabah, ilkokulu Diyarbakır’da İnönü İlkokulu’nda bitirdi. Daha sonra ailesiyle İstanbul’a yerleştiler. İstanbul’da Nilüfer Hatun Ortaokulunu ve Atatürk Lisesi’ni Bitirdi.
Müziğe 1961 – 1962 yıllarında başladı. 1969 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı’na, 1970 yılında İcra Heyeti’ne girdi. 1972 yılında İstanbul Radyosu’nda Klasik Koroda ud çalmaya başladı.
İcra Heyeti’ndeki ud sanatçılığı 1978 yılına kadar sürdü. 1977 – 1980 yılları arasında İstanbul Radyosu’nda sözleşmeli – kadrolu sanatçı olarak çalıştı. Aynı yıllarda pek çok işi bir arada yürütmeye çalıştı.
1977 – 1980 yılları arasında Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda, 1969 – 1974 yılları arasında da İstanbul Üniversitesi Korosu’nda ud çaldı. 1975 yılında Türk Musikisi Devlet Konservatuar Temel Bilimler Bölümü’ne girdi. Sahne hayâtına atıldı. Pek çok sanatçıya ud ile refakat etti.
Musiki bilgisinin gelişmesinde Münir Nurettin Selçuk ve Prof. Dr. Nevzat Atlığ‘ın ilgi ve yardımlarını gördü. Enstürman konusunda hiç hocası olmamasına karşın, bugün virtüöz derecesinde ud çalan Coşkun Sabah, maestro seviyesinde de keman çalmaktadır. Ayrıca kanun ve tanbur icrası da küçümsenmeyecek derecede güzeldir.
Kendisini Şerif İçli ve Yorgo Bacanos ekolünün karışımı olarak gören Coşkun Sabah, ud olarak geçmişten Yorga Bacanos, günümüzden Selahattin Altınbaş‘ı, kemani olarak ise merhum Sadi Işılay ile Nubar Tekyay‘ı beğenmektedir.
İlk bestesini 1970 yılında Kürdi makâmında yapan Coşkun Sabah’ın bugün hemen hemen tamamı plak ve kasetlere okunmuş 45 kadar bestesi bulunmaktadır. İlk bestesi “Gel Kalbime Gir” isimli olup “Bir Yaz Günüydü Tanışmıştık Biz” mısralarıyla başlamaktadır.
“Müzik benim her şeyimi borçlu olduğum bir kavram. Müzikle yaşayabilliyorum, müzikle soluk alıyorum. Müzikte, özgün müziğe çok değer ve önem veriyorum.
Çok üzüldüğüm konu var: T.R.T.’nin ve kamuoyunun bu konuda kayıtsız ve ilkel kaldığını üzülerek takip ediyorum” diyen Coşkun Sabah, futbol oynamak, futbol maçlarına gitmek (özellikle Galatasaray maçları), video, televizyon seyretmek ve müzik dinlemekten zevk almaktadır. Koyu bir Galatasaray taraftarı olan Coşkun Sabah, futbol merakı ile ilgili anısını da şöyle nakletmektedir.
“1978 yılında Büyük Maksim Gazinosu’nda Muazzez Abacı Hanımefendi’ye eşlik ederken, bir pazar matinesine, Galatasaray maçı olduğu için gitmedim. O zamanlar Baharı bekleyen kumrular gibi isimli bestem çok meşhur olduğu için, Muazzez Hanım her akşam şarkımı okuyup, halka beni lanse ederdi. O matinede de öyle oluyor.
Şarkımı okuduktan sonra seyirciye: “İşte bu güzel şarkının bestecisi Coşkun Sabah ve alkışlarınız onun için” deyip arkasını döndüğünde bakıyor ki Coşkun Sabah sahnede yok… Tatsız bir espri ve gülücüklerle dolu bir şaka olarak ertesi akşam bana anlattığında çok gülmüştüm.”
Bugüne kadar çeşitli festivaller, askeri orduevleri, hayır kurumları, lions kulüpleri, çeşitli belediye başkanlarından 50’den fazla ödül alan Coşkun Sabah’ın, 1978 yılında “Baharı Bekleyen Kumrular Gibi” isimli şarkısı ile Hürriyet Gazetesi’nden “Altın Kelebek”, 1984 yılında ise Kalp kalbe karşı derler isimli şarkı ile de Milliyet Gazetesi’nden almış olduğu ödülleri de bulunmaktadır. Kalp kalbe karşı derler isimli hicaz makâmındaki bestesi, T.R.T. repertuarındadır.
Kaynak: coskunsabah.org