Hayâtı
Asıl adı Bimen Dergazaryan olan Bimen Şen, 1873 yılında Bursa’da dünyâya geldi. Bir din adamı olan Gaspar Dergazaryan’ın dördüncü çocuğudur.
Mûsikîşinas bir aileden geldiği için sesinin güzelliği dikkatleri çekmiş, çocukluğunda kilisede ilâhi okumaya başlamıştı.
Kazandığı başarı kısa sürede çevresine yayıldı. Daha on bir yaşında iken, bir münasebetle Bursa’ya gelen Hacı Ârif Bey‘e takdim edildi.
Ona birkaç şarkı meşk ettiren ve sesini çok beğenen üstad, bu sanatta ilerlemesi için İstanbul’a gönderilmesini tavsiye etti.
Ailesinin şiddetle karşı çıkmasına rağmen, on dört yaşında iken ve bir kış günü İstanbul’un yolunu tuttu. Yanında bulunan para kısa sürede bitince açlık ve sefaletle karşı karşıya geldi.
Kendi ifadesine göre onu bu durumdan yine açlık kurtardı. İş bulamayınca son bir çare olarak kiliseye başvurmuş ve ilâhi okumuştu. Orada bulunan dindar bir Ermeni, sesini çok beğenerek himayesine aldı.
Banker olan bu şahsın yanında bir süre çalıştıktan sonra serbest ticarete başladı. Böylece maddî durumu düzelen Bimen Efendi, bir yandan sarraflık yaparken, bir yandan da çevresini tanımaya çalıştı.
O dönemin ünlü mûsikîşinaslarından Tanburî Cemil Bey, Neyzen Aziz Dede, Şevki Bey, Kanunî Hacı Ârif Bey, Rahmi Bey, Hanende Nedim Bey, Hacı Kirami Efendi ve özellikle Hacı Ârif Bey’den çok şeyler öğrendi. Yaşadığı sürece ünlü bir hanende olarak tanındı ve takdir edildi. Süleyman Nazif onun için şu beyti yazmıştır:
“Ebedî nâzımıdır san’at-ı feryâdımızın”
“Öperiz ağzını hep Bimen-i üstadımızın”
Çok tanınmış bir ses sanatkârı olduğu halde gazinolarda çalışmadı. Özel mûsikî toplantılarında okurdu. Akşamları “Eldorado” gibi gazinolara gider ancak, hatırından geçemediği dostlarının ısrarı ile oturduğu yerden bazen bu fasıllara katılırdı.
Konserler vermiş ve plâklar da doldurmuştur. Rahmetli Atatürk‘ün daveti üzerine Ankara’ya gelmiş, zaman zaman olmak üzere Dolmabahçe Sarayı’na da çağrılmıştır.
Bir gazete röportajına verdiği cevapta bir mûsikî aleti kullanmadığını, nota bilmediğini, eserlerini başkalarının notaya aldığını, mûsikîden ve eserlerinden para kazanmadığını, bir kırgınlık sonucu piyasadan çekilerek evvelce biriktirdiğini satarak geçindiğini söylemiştir.
Bimen Efendi, 26 Ağustos 1943 tarihinde öldü. Cenazesi Lemî Atlı, Neyzen Rızâ Bey, Tanburî Dürrü Turan, Sâdeddin Kaynak ve Artaki Candan gibi tanınmış mûsikîşinasların katıldığı kalabalık bir toplulukla kaldırılarak, Feriköy Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.
Bestekâr olarak Hacı Ârif Bey taklitçisi değildir, ancak bu büyük sanatkârın başlattığı şarkı bestekârlığı yolunun samimî bir takipçisi olmuş, özellikle fasıl mûsikîmizin gelişmesine büyük hizmette bulunmuştur.
Kendisini bilen, tanıyan ve dinleyen Ruşen Kam onun için şu satırları yazmıştır: “Bu an’anenin en kuvvetli, en popüler bestekârlarının sonuncusu Bimen Şen’dir. Ta Şişli semtinden başlayarak İstanbul surlarına kadar uzanan bölge içinde onun eserlerinden birini, hattâ bir kaçını bilmeyen, terennüm etmeyen bir insan tasavvur etmek pek güçtür.
Şöhreti ve eserleri I. Dünyâ Harbi ve sonra onu takip eden mütareke yılları içinde, bütün İstanbul ufuklarını kaplamış olan bu bestekârımız, her sınıf halkın kendi zevkini okşayacak tarzdaki şarkıları ile çok sevilmiştir.
O dönemdeki yeni bir eseri, bütün umumi ve hususi saz meclisleri içinde muhitinin en kuytu köşelerinden yükselen seslerini, en güzel ahenklerini bu eserin büyüleyici melodileri arasında bulurdu.
Onun bu sanat ve sanatkârlık tılsımı ölümüne kadar devam etmiştir. Bimen Şen, zamanının en tutulan ve sevilen Uşşak, Hicaz, Saba, Hicazkâr, Kürdili-Hicazkâr, Hüseyni, Segâh, Hüzzam gibi makamlarında pek çok şarkı bestelemiştir.”
Melodilerinde, kendinden evvelkilerin tesirlerinin izlerinden ziyade kendi kudret ve kabiliyetinin sesi duyulur ve bunlar gâh bir hüzün ve elemin, gâh bir neşve ve sürûrun ifadesi olarak gönüllere akseder.
Yalnız şunu da ilâve edelim ki, onun bazı eserlerinde belli belirsiz şive bozukluğundan doğan bazı prozodi yanlışları biraz kulağı tırmalar. Bu zaten Hristiyan, Musevi Türk bestekârlarının daha bir kısmında kulağa çarpan bir keyfiyet olmakla birlikte, küçük bir tasarrufla bu gibi ufak tefek hatâlar her zaman için giderilebilir.”
Altı yüzü aşkın eserinin olduğunu, güzel şiirlerin kendisine bestekârlık ilhamı verdiğini, en güzel eserlerini yatakta ve gece yarıları uykudan uyanarak bestelediğini söyleyen Bimen Şen’in ikiyüz yirmi şarkısının notasını Şamlı İskender yayınlamıştır. Bimen Şen’in mûsikî eserleri repertuvarımızda ikiyüz elli kadar eseri bulunuyor. Bazı marşlar da bestelemiştir.