Meşk Sistemi
Bir müzik, yazı sistemine dayanmadığından, ustadan çırağa, hocadan öğrenciye mesleki bilgilerin verildiği, müzikte sadece şarkı söylemenin değil, nasıl oturulacağından nasıl davranacağına kadar çok yönlü bir eğitimin verildiği bir sistem olarak bilinmektedir.
Meşk, hat sanatından alınmış bir terim olmakla beraber, bir öğretici rehberliğinde önce harflerin daha sonra belirli kalıp yazıların defalarca tekrar edilerek öğrenilmesi anlamını taşır.
Hafızaya alınmış eser sayısı, bir sanatkârın değerini ve seviyesini belirleyen ölçüt olarak düşünülmüştür.
Osmanlı Türk müziğinin eğitimi açısından bakıldığında da, geniş bir repertuarın öğreticiden öğrenilerek hafızaya alınması, öğrencilerin de o repertuarı gelecek kuşaklara aktarması açısından önemlidir.
Salih Murad Uzdilek, “İlim ve Mûsikî” adlı eserinde meşk sistemine değinerek; ses ilminin müziği öğrenmek ve öğretmek konusunda büyük yardımı olduğunu, ancak müzik öğrencisine müziğin ilmi konularının nadiren öğretildiğini, öğrencilerin çoğunun deneysel usûlle yani usta (hoca) sından görerek senelerce taklit yoluyla öğrendiğini, dolayısıyla kendi yetilerini kullanma fırsatını kaybettiklerini vurgulamıştır.
Beşiroğlu ise, meşk sistemini temel olarak Osmanlı Türk müziği geleneğine dayanan ve günümüze kadar ulaşması zor yazılı belgelerden daha çok, hafızayla gerçekleşmiş olan bir eğitim sistemi olarak tanımlamaktadır.
Tümer, Türk müziğinin işitmekle öğrenildiğini belirtirken, her şeyden önce kulaktan beyne aktarılan seslere alışmanın ve bu sesleri sağlama özelliğini geliştirmenin gerekliliği üzerinde durmuştur ve meşk sisteminin Türk müziği yapısı içerisindeki önemini belirtmiştir.
Türk müziğinin tarihsel süreci içerisinde önemli bir yere sahip olan ve günümüze kadar süregelmiş olan meşk sisteminin tanımına pek çok kaynakta rastlanmaktadır. Uygulanması son derece basit olan bu müzik öğretim yönteminde, seslendirilecek olan eserin güftesi öğrenciye yazdırılır veya basılmış bir güfte mecmuasından yararlanılır.
Seslendirilecek olan eserin usûlü, öğrenciye hatırlatmak amacıyla birkaç kez vurulur. Hoca eseri önce bölüm bölüm (zemin, nakarat, meyan, varsa terennüm) daha sonra bir bütün olarak öğrencinin hafızasına eksiksiz bir şekilde yerleşinceye kadar defalarca okutturur. Öğrenci eseri, tereddütleri ve yanlışları ortadan kalkıncaya kadar tekrar eder (Behar, 2003:16).
Cinuçen Tanrıkorur, Türk müziğinin genel karakterini ortaya koyan başlıca özelliklerini arasında; mecburiyet olmadıkça notadan değil, “meşk” sistemi ile üstattan öğrenilen ve notaya bakılarak değil, ezberden icra edilen bir müzik olduğunu söyleyerek, Türk müziğinde meşk sisteminin önemine değinmiştir.
Meşk sistemi sadece bir müzik öğretimi olmamakla beraber, eğitici ile öğrenci arasında bir iletişimin, yaşam felsefesinin de geliştirildiği pek çok farklı alanda eğitimin verildiği ortam niteliğindedir.
Bireylerin müzikal becerilerinin gelişiminin yanı sıra, kültürel ve mesleki gelişimine de katkı sağlamaktadır. Bireye bu tür olumlu katkılar sağlayan meşk sisteminde, müzik yazısı eğitiminin geri planda kalması ve pek çok eserin notaya aktarılmaması, Türk müziğindeki çoğu eserin unutulmasına veya günümüze kadar bazı yanlış ve eksikliklerle gelmesine sebebiyet vermiştir.
Fakat şu konu da önemle üzerinde durulması gereken bir konudur ki; gerek icrâ ve üslûp hususunda, gerekse nazarî (teorik) anlamda olsun Türk müziğinin, Türk müziğine hâkim bir eğitici (usta) ile çalışılması gerekmektedir.
Cem Behar, “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz – Geleneksel Osmanlı / Türk Müziğinde Öğretim ve İntikal” kitabında; Klâsik Türk Müziğinin önde gelen önemli ses icracılarından birisi olan Münir Nurettin Selçuk’un sözlerine şu şekilde yer vermiştir:
“Pek küçük bir yaşta mûsikî öğrenmeye başladığım sıralarda hocalarımdan işitip her zaman hatırladığım mühim sözlerden bir tanesi de: Türk mûsikîsi hânende mûsikîsidir. Bunu da ehlinden ve bir “fem-i muhsin”den (doğru ve güzel okuyandan) öğrenmek gerekir, sözü olmuştur… Mûsikîmizi hakkıyla öğrenmek ve lâyıkıyla terennüm edebilmek için fikrimce bunu muhakkak olarak eskilerin dediği tarzda yapmak, iyi ve sahib-i salâhiyet (yetkili) bir ağızdan tavır ve edası ve bütün incelikleriyle meşk ve talim etmek lazımdır”.
Teorik açıdan incelendiğinde, Türk müziği nazariyatında Karcığar, Sûznâk, Hicazkâr, Hüzzam ve Şedaraban gibi makamlarda kullanılan ve 4 komalık bemolle gösterilen perdelerin, hiçbirinin söz konusu makamlarda icra esnasında aynı olmadığı görülmektedir.
Bu durum meşk sisteminin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Uşşak makâmının kendi melodik yapısı içinde kullanılan ve 1 koma ile gösterilen si sesi (segâh perdesi) de aynı eser içerisinde iniş ve çıkış yönlerinde farklı icrâ edilmektedir.
Bu örneklerin diğer makamlarla da ilişkilendirilerek çoğaltılması mümkündür. Teorik açıdan bu denli gerekli olan meşk sisteminin, eserlerin notaya alınmamasından dolayı günümüze kadar birçok eserin unutulması açısından dezavantajları da gözükmektedir.
Meşk sisteminde bireyin eseri hafızasına almasında en önemli unsur usûldür. Usûlün darpları, eserin melodisiyle ilişkili olduğu için, usûl vurarak eseri icrâ etmek, eseri ezberlemeyi kolaylaştırır niteliktedir.
Birey eseri ezberlerken, aynı zamanda hocasından teorik bilgiler de edinmektedir. Bu süreç içerisinde kendi üslûp (bir eserin güftenin anlamına göre ifade edilip; makam, ritim ve formuna uygun olarak bestekârın estetik anlayışını da göz ardı etmeden, kendi icra şeklini de katarak yorumlaması) ve tavrını
geliştirmeye çalışan birey için teknik anlamda sesini doğru kullanabilmesi açısından “ses eğitimi” büyük önem taşımaktadır.
Meşk sisteminde verilen eğitimle birey, hem saz müziği hem sözlü müzik repertuarını geliştirme imkânı bulmaktadır. Fakat en önemli çalgı olarak bilinen insan sesinin, sadece üslûp ve tavrı taklit etmekle geliştirilemeyeceği de göz önünde bulundurulması gereken bir husustur.
Meşk sisteminde rastlanmayan, ama bireye yararları olacağı düşünülen ses eğitimine yönelik yapılacak teknik çalışmaların bireyin üslûp ve icrâsını da olumlu yönde geliştireceği bilinmektedir. Kaynak: sbd.aku.edu.tr