Tanzîmât devrinin çocuğu olan Sultan 5. Murad Han, 1840 yılının Eylül ayında I. Abdülmecid’in Kadın Efendisi Şevketefzâ Vâlide Sultân’dan, Çırağan sarayında dünyâya gelmiştir.
30 Mayıs 1876 tarihinde, 3 ay süreyle Osmanlı tahtına çıkmıştır.
Sultân Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde ve hatta (bilmeyerek de olsa) katl olunmasında dahli bulunan 5. Murad Han, alaturka terbiye usulleriyle büyütülmüş ve Arapça ile Fransızca’yı gençliğinde öğrenmiştir.
3 aylık padişahlığından sonra, Çırağan Sarayında ikamete mecbur edilen Sultan 5. Murad Han, 1904 yılının Ağustos ayında şeker hastalığından vefat etmiştir.
Hayâtı diğer Osmanlı padişahları gibi müstakim (doğru, doğruluktan şaşmayan) olmayan 5. Murad, Sultân Abdülaziz ile çıktığı Avrupa seyahatinde, Avrupalıların ilgisini çekmiş ve Galler Prensi Edward’ın yakın dostluğunu kazanarak, 1867 yılında mason olmuştur.
İstanbul’da Murad Locasını kurdurtan da odur. İngiltere, kendi siyasi emellerine uygun hale getirdiği 5. Murad Han’ın padişah olmasını ve Mithad Paşa’nın da sadrazam olmasını bütün imkânlarıyla desteklemiştir. Talebe-i ulûm isyanında da, askerin siyâsete karışarak, Dolmabahçe Sarayını basmasında da ve Abdülaziz’in katlinde de bunların rolü olmuştur.
Tahta çıktıktan sonra, Yeni Osmanlılar Cemiyetinin emirleriyle hareket eder olmuştur. Sadrazam Mehmed Rüşdü Paşa, Serasker Hüseyin Paşa ve Mithad Paşa umduklarını bulamamış ve halk nezdinde olup bitenler konuşulduğundan dolayı, halk desteğini kaybetmişlerdir.
Sultan 5. Murad Han’ın aklî melekesi zaten karışık olduğundan, amcası Abdülaziz’in hal’i ile ilgili ayrıntılı bilgileri öğrenince iyice dengesini kaybetmiştir. Nihâyet 15 Haziran 1876 gecesi, Girit isyanını görüşmek üzere toplanan vükelâ meclisini basan Sultân Abdülaziz’in kayınbiraderi ve hünkâr yaveri olan Binbaşı Çerkez Hasan, tabancasını çekerek Serasker Hüseyin Avni Paşa’yı, Hâriciye Nâzırı Râşid Paşa’yı ve bazı görevlileri öldürmüştür.
Olaydan etkilenen Sultan 5. Murad Han’ın aklî melekesi iyice bozulmaya ve dengesiz hareketler yapmaya başlayınca, uzmanlardan hastalığı ile alakalı rapor alınmış ve buna dayanılarak verilen fetvâ ile 31 Ağustos 1876 tarihinde hal’ına karar verilmiştir. Daha sonra sıhhatine kavuşmuş ise de, 2. Abdülhamid’in hem iyi davranması ve hem de tedbirler alması sebebiyle devlete zarar verememiştir.
Kaynak: konyakent.net