Orhan Seyfi Orhon, 23 Ekim 1890 tarihinde İstanbul’da dünyâya geldi. Her ne kadar sanatla içiçe bir çocukluğu olsa da, hukuka merak saldı ve yüksek öğrenimini Hukuk Mektebi’nde tamamladı. 1914 yılında mezun olduktan sonra, Mebuslar Meclisi (Meclis-i Mebusan)’ın Kavanin Kalemi’ne memur olarak atandı.
İlk ciddi yazın çalışmalarına lise yıllarında başlayan Orhan Seyfi Orhon, önceleri şiirlerinde aruz veznini kullansa da, 1911 yılında Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’in Selânik’te çıkardığı Genç Kalemler dergisiyle önayak olduğu, Türk edebiyatının sadeleşmesi, Yeni Lisan anlayışı ve eski özgün Türk tarihi motiflerinin sanata yansıtılması görüşünü benimseyerek, hece veznine geçiş yaptı.
Zamanla milli bir edebiyat akımı haline bu hareket, Türk aydınları arasında geniş kabul gördü ve sanatı halk edebiyatına yakınlaştırmak, toplumun tüm kısımları için sanat yapmak düşüncesi doğrultusunda bir eğilim ortaya çıktı. Sosyo – kültürel açıdan önemli değişiklikler sergileyen toplumu bilinçlendirmek adına memurluktan ayrılan Orhan Seyfi Orhon, fikirlerini geniş kitlelerle paylaşabileceği gazetelerde çalışmaya başladı.
Orhan Seyfi’nin yazınsal sanatta aradığı şey, değişen ve sürekli gelişen yeni toplumun yeni değerlerinin tam olarak karşılığını bulacağı, ancak bir yandan da geleneksel bağlarını özünde barındırabileceği, akıcı ve rahat bir üslupla dile getirilmiş 20. yüzyıl modern söylemleriydi. İşte kendisinden sadece bir kuşak önceki aydınların hareketine desteğinin nedeni, Türkçenin ve yeni Türk edebiyatının modern motiflerle halka benimsetilebilmesi, geleneksel motiflere indirgenebilmesiydi.
Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç ve Fâruk Nafiz Çamlıbel gibi, aynı düşünceleri paylaşan arkadaşlarıyla birlikte, özellikle Milli Mücadele döneminde; Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Şair ve Büyük Mecmua gibi dergiler yayınladılar, aruz veznini terk ederek, şiirlerini hece ölçüsüyle, sade bir dilde yazdılar ve edebiyat tarihine “Beş Hececiler” (Hecenin Beş Şairi) olarak geçtiler.
Ünlü şairin ilk şiirleri, diğer edebiyatçı arkadaşlarıyla ortaklaşa yayınladıkları “Hıyaban” dergisinde yayınlandı. Orhan Seyfi Orhon adının geniş kitlelerce tanınır hale gelmesine, 1917 yılında, bahsi geçen Yeni Mecmua adlı dergide çıkan şiirlerinin halk tarafından çok beğenilmesi neden oldu.
Hecenin beş şairinden biri olarak anılmaya başladıktan sonra ise, Yusuf Ziya Ortaç‘la birlikte; Papağan, Çınaraltı, Güneş ve Akbaba gibi dergiler de yayınladı. Bir çeşit mizah dergisi olan Akbaba’da, Orhan Veli Kanık‘ın öncüsü olduğu “Garip Akımı”nı ve bunu benimseyen şairleri alaya alan, hicivsel ve mizahi yazılar yazdı.
1919 yılında, ünlü “Fırtına ve Kar” adlı şiir kitabını yayınladı. “Fırtına ve Kar” daki aruz vezinli şiirlerinde, ritimsel bir coşkuya dönüşen akıcı ve oldukça yalın bir dil kulandı. Tarihsel folklor öğelerine de yer vererek, özgün ve yeni bir yazınsal kimlik oluşturmaya çalıştı.
Kurtuluş Savaşı zamanında, İstanbul Hükümeti yanlısı yayınlar yapan “Aydede” adlı dergide yayınlanmak üzere şiirler ve makaleler yazdı. Aynı dönemde “Peri Kızlarıyla Çoban Hikayesi” adında şiir kitaplarını çıkardı.
Bu şiirlerinde, klasik edebiyattan ayrılma isteğini kinayeli bir biçimde ifade ediyor, sosyal olayları hicivsel bir üslupla işliyordu.
Ayrıca bu çalışmasında, divan şiirine özgü aruz vezni kalıplarını, modern ve sade hece ölçüsüne uyarlayarak, oldukça güzel bir dönüşüm ortaya koydu. Orhan Seyfi Orhon, 1922 yılında, bu kitabındakilere yeni şiirler de ekleyerek “Gönülden Sesler” adıyla yayınladı.
Daha sonraları, 1964 yılında, Yusuf Ziya Ortaç, bu kitaptaki aruz vezinli şiirleri “Kervan”, hece vezinli olanları ise yine “Gönülden Sesler” adıyla tekrar yayınladı.
Edebi faaliyetlerini şiirin yanı sıra, mizah ve makale yazılarıyla da sürdüren Orhan Seyfi Orhon, 1922 yılından 1946 yılına kadar olan süreçte; Milliyet, Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet, Ulus, Zafer ve Havadis gibi gazeteler için yazdı.
Bir Milli Mücadele dönemi şairi olarak, sosyal konulara olan ilgisini pratik hayâta da aktarmaya karar verdi ve 1946 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin Zonguldak milletvekili olarak meclise girdi. 1950 yılından sona eren görevi sonrasında, gazetelerde yazmaya devam etti. 1960’lı yılların başında, siyasi hayâtını Adalet Partisi’nde sürdürmeye karar vererek, 1965 yılı seçimlerine bu partiden adaylığını koydu ve kazandı.
1969 yılından sonra siyaseti bıraktı. Siyasetle birlikte, yazınsal çalışmalarını da sürdüren Orhan Seyfi Orhon, 1941 yılında eski şiirlerinin de yer aldığı “O Beyaz Bir Kuştu” adlı kitabını çıkardı. Zarif ve ince anlatımıyla, nesirler de yazdı ve kitaplarında bunlara da yer verdi. 1944 yılında “Çocuk Adam” isminde bir de hikaye kitabı yayınladı.
1953 yılında ise, “İstanbul Fethi” adlı şiir kitabında, aruz veznine modern bir form vererek, sekizer beyitlik dört manzume şeklinde yazdı. Çocuk edebiyatına yönelik çalışmalar da yapan Orhan Seyfi, 1962 yılında “İşte Sevdiğim Dünyâ” ile yeni şiir anlayışına duyduğu özlemi dile getirdi. Gazetelere makaleler yazmasının yanı sıra, mizaha da yöneldi. “Son Havadis” adlı gazeteye bu türden yazılar ve fıkralar yazdığı dönemde, 22 Ağustos 1972 tarihinde hayâta vedâ etti.
Şiirlerinde çocuksu bir romantizmin etkisine rastlanılan Orhan Seyfi Orhon, genellikle aşktan bahsetmiştir. Yaşanmışlıklardan çok, hayali dünyâda beslenmiş, şekillendirilmiş, gerçek dünyâdan kopuk aşkı, doğal güzelliklerin melankolisiyle, romantik bir havada işlemiştir. Zamanın kötü koşulları çerçevesinde, belirsizliklerin getirdiği karamsar düşünceleri, aşka sığınarak dağıtmaya çalışmıştır. Kaynak: biyografi.info
Eserleri
Şiir
- Fırtına ve Kar (1919)
- Peri Kızı ile Çoban Hikayesi (1919)
- Gönülden Sesler (1922)
- O Beyaz Bir Kuştu (1941)
- Kervan (1946)
- Hicivler (1950)
- İşte Sevdiğim Dünyâ (1965)
Düz yazı
- Fiskeler (1922)
- Asri Kerem (1942)
- Dün Bugün Yarın (1943)
- Kulaktan Kulağa (1943)
- Gençlere Açık Mektup (1951)
- Düğün Gecesi (1957)