Sayısız vizyon filme müzik yapan Metin Bükey, Türk sinemasında 150’den fazla filmin müziğini yapmıştır.
Ayşecik, Küçük Hanım, Cilalı ibo serilerin de müziklerini yapan Metin Bükey, güftesi kendisine, bestesi ise Teoman Alpay‘a ait olan “Samanyolu” filminin müziği ile anımsanır.
Başrollerini Cüneyt Arkın ile Mine Mutlu’nun paylaştığı, Ala Geyik (1969) adlı filmin 2. çevriminin müziklerini ise, bu sefer Metin Bükey yapmıştır.
1968 yapımı Dünyânın En Güzel Kadını adlı filmin müzikleri de Metin Bükey tarafından yapılmıştır. Meşhur Tamba, tumba esmer bomba şarkısı bu filmde yer alır.
Türkan Şoray’ın seslendirdiği, “Dünyânın en güzel kadını” şarkısını okuyan Belkıs Özener‘dir. Şarkıda Belkıs Hanıma eşlik eden ses ise Suat Sayın‘dır. Acı isimli film, 3. Adana Altım koza Film Şenliğinde (1971) Metin Bükey’e en iyi Müzik dalında birincilik ödülü kazandırmıştır.
Hakkı Devrim (6 Şubat 2005)
Kayıt kuyut tanımaz bir millet olduğumuz nasıl da belli! Sözlü kültürden yazılı kültüre geçemediğimiz, her hadisede bir kere daha ortaya çıkıyor. Benim de ilk iki satırını söyleyebileceğim üç – beş şarkıdan biridir: Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek, dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek! Çocukların çocuk olduğu yıllardı.
Koro şefi olarak başlarında rahmetli Celal Araz, Eskihisar’da bütün bir yaz söylemekten usanmadıkları şarkı, Samanyolu. Şarkıyı Berkant’ın meşhur ettiğini bilirdim de, bestecisine dair hiçbir bilgim olmadığını yeni fark ettim. Hoş bu konuda kesin bilgi sahibi biri de yokmuş aramızda. Üç gündür bütün yazılanları okudum.
Birçok şarkısından hatırımda bir şeyler kaldığını yeni keşfettiğim udî besteci Teoman Alpay, Çanakkale’de gözlerini yumunca, bir tartışmadır başladı: Samanyolu’nun gerçek bestecisi kimdir? Söz konusu, dört ayda 1 milyon satarak aşılmaz rekor kırmış bir beste. (Berkant söyledi, Tercüman, 15 şubat.) “Hafif müziğin en popüler şarkısı olma ünvanını kimseye kaptırmamıştır” diyorlar (Doğan Hızlan, 13 şubat).
Sual hâlâ havada… Bestecisi kimdir bu çok sevilen, çok söylenen, çok satılan, unutulmayan şarkının? Ve herhalde birilerine çok da para kazandıran! İşte hadisenin burası biraz karışık. Okumuş olmalısınız, rivayet (alabildiğine) muhtelif. İlk çıkan plağın üzerinde “Söz Teoman Alpay, müzik Metin Bükey, okuyan Berkant” yazılıymış.
İyi ama, Alpay’ın benzer 30 kadar şarkısına karşılık, Bükey’in hiçbir şarkı bestelememiş olmasına ne dersiniz? Teoman Alpay’ın Çanakkale’de kılınan cenaze namazında, Ahmet Sezgin’den gayrı bir ünlü bulunmasa da, bu konuda bir diyeceği olanların sayısı az değil. Onlar konuştular.
Merhum besteci, Aysel Gürel’in sonradan icat edilen deyişle, on yıl kadar mutlu bir birliktelik yaşadığı hayât arkadaşıymış. Bu yetkiyle Aysel arkadaşım ve kerimesi Müjde Ar, Samanyolu hiç tereddütsüz Teoman Alpay’ın bestesidir, dediler (Hürriyet, 15 şubat). Onların şahitliğinden Murat Bardakçı da etkilendi. Müjde Ar “Teoman ağabey parasızdı ve devamlı içiyordu. Bestelerini bir içki parasına verdiği olurdu. Hatta bazı bestelerinin notasını, döverek elinden almışlardı.
Samanyolu’nun notasını da bir gün peçeteye yazıp Metin Bükey’e vermiş. O, vicdan azabı çektiğinden olacak, Teoman ağabeye arada bir üç kuruş gönderirdi” (Müzik tarihimiz böyle böyle yazılacak zahir diye sevinsek mi dersiniz? Metin Bükey daha çok film müzikleri yapan biriymiş.) Tarihe bir not da, merhumun arkadaşı avukat İbrâhim Engin’den: “Şarkıyı bir büyük rakı karşılığı Metin Bükey’e vermişti” (Hürriyet, 14 şubat).
En iyi kaynak Aykut Işıklar’ın hafızasıydı: “Alpay ile Bükey mahkemelik oldular. Mahkeme Alpay’ın gerekçesini daha mantıklı buldu. Samanyolu’nun eski bir Yahudi halk şarkısı olduğu sonradan anlaşıldı. Bükey Samanyolu’nu Fransız Besteciler Birliği’ne de tescil ettirmişti” (D. Terc., 14 şubat). Bir şey apaçık ortada: Çok para kazanan şarkıdan, rahmetli Teoman Bey’in cebine dişe dokunur bir para girmediği… Kaynak: radikal.com.tr
Samanyolu’nun bestecisi konusunun tartışılması üzerine “Bana yıllar boyunca babam kadar yakın olan Teoman Ağabey’e vicdani borcumu ödemem gerektiğini hissettim” diyen Müjde Ar, Samanyolu’nun Teoman Alpay tarafından Fatih Atikali’deki Kurtağa Çeşmesi 28 numaralı evlerinde Vezüv marka bir gaz sobasının önünde bestelendiğini söyledi ve bestelenme öyküsünü şöyle anlattı:
“Annem ve annemin arkadaşı olan Teoman Alpay’la Fatih’teki evde beraber oturuyorduk. Teoman Ağabey bir gün bir İzlanda şarkısı getirdi ve Türkçe söz yazması için anneme okudu. Annem, şarkıya hatırımda kaldığı kadarıyla ‘Sarı Güneş’ gibisinden bir söz yazdı ama Teoman Ağabey beğenmedi.
Sonra oturdu, kendisi bir söz yazdı ama bu sözleri İzlanda şarkısına koymaktan vazgeçti ve başka bir eser olarak besteledi. Samanyolu, böyle doğdu. Teoman Ağabey’in şarkıyı, Vezüv marka gaz sobasının önüne taburesini çekerek elindeki udla ve çıplak ayakla bestelemesi hâlâ gözümün önündedir.
Annem, o sırada güftedeki bazı kelimelere karşı çıktı ve ilk mısradaki güneş’i zorla koydurttu. Teoman Ağabey şarkıyı bu evde yazdı. Samanyolu’nun notasını da bir gün peçeteye yazıp Metin Bükey’e vermiş. Bükey, şarkının yıllar sonra Avrupa’da da meşhur olması üzerine vicdan azabı çektiğinden olacak, Teoman Ağabey’e arada bir üç kuruş para gönderirdi.” Kaynak: ozgurgazetesi.com
Adnan Ekinci (19 Şubat 2005)
Samanyolu şarkısının ilginç hikâyesini yazmak ne zamandır aklımdaydı. Herkes gibi benim de çok sevdiğim bu şarkının ilginç hikâyesinin bende kalmasından rahatsızlık duyuyordum. Şarkının söz yazarı Teoman Alpay’ın ölümü ile “Şarkının bestecisi kim?” tartışması gündeme geldi. Konuyla ilgili olarak şu ana kadar görüş bildirenlerde, ağırlıklı olarak bestecinin Alpay olduğuna ilişkin bir kanaat var.
Gördüğüm kadarıyla Metin Bükey’e haksızlık yapılıyor. Bu konuda bildiklerimi aktarmamın bir faydası olur mu bilmiyorum ama, en azından hep yazmayı düşündüğüm bu güzel şarkının oldukça ilginç hikâyesinin ben de saklı kalmamasına vesile olacaktır. Yıl 1988, gazeteciliğe başladığım ilk günler. Ben araştırmaya dayalı bir gazeteciliği istiyordum ama, kaderim hiç de benim gibi düşünmüyor olmalıydı ki, gazeteciliğe Hürriyet’in Kelebek ekinde başlamıştım.
Kaderime karşı gelmedim ama, araştırmaya dönük gazeteciliğimi de gizli gizli Kelebek’te sürdürdüm. Mehmet Yaşin, Bülent Denli, Leyla İsmier’in o dönemdeki teşviklerini unutamam. İşte o günlerde başka bir konu için görüşme yaptığım Kartal Tibet, Kerime Nadir’in Samanyolu romanını T.R.T.’ye dizi film yapmak için senaryo çalışmasını sonuna geldiğini söylemişti.
Başrolleri, Aydan Şener, Yaşar Alptekin, Tolga Savacı birlikte paylaşacaktı. Ama, dizinin fon müziği için, ünlü Samanyolu şarkısını kullanmayı hiç mi hiç düşünmüyordu. Epey garipsemiştim. Nedenini tam olarak bilemediğim bir nedenle (belki de tepki olarak) Samanyolu şarkısının hikayesini araştırmaya başladım.
Şarkıyı ilk defa, çocukluk yıllarımda izlediğim ve başrollerini Hülya Koçyiğit ile Ediz Hun’un paylaştığı aynı adı taşıyan filmde duyduğumu hatırlıyordum. Bu nedenle, araştırmama ilk olarak filmin yapımcısı Hürrem Erman’la, Beyoğlu’ndaki şirketinde buluşarak başladım. Görüşmelerim daha sonra, değişik zamanlarda olmak üzere sempatik adam Metin Bükey’le evinde, o dönemde Mersin’de yaşayan Berkant’la da Kadıköy İskelesi’nde buluşarak devam etmişti.
O dönemde Çanakkale’de yaşamakta olan Teoman Alpay’a da, telefonla ulaştım. Biraz alkollüydü ve geçmişe ait hiçbir şeyi hatırlamak istemediğini söylemişti. O konuşmanın ben de, münzevi bir hayât sürdürdüğüne ilişkin izlenim bıraktığını hatırlıyorum. Yaptığım tüm görüşmelerin sonunda, Samanyolu şarkısının bana çok ilginç gelen hikayesinin özeti şöyleydi:
1960 yılların ortasında Koçyiğit ile Hun’un oynadığı, Erman Film tarafından çekilen Samanyolu filmi büyük ilgi görmüş, haftalarca vizyonda kalmıştı. Film izleyenler, sinemadan çıktıktan sonra önlerine ilk çıkan plakçı dükkanlarına girerek, Samanyolu şarkısının plağını sormaya başlamıştı.
Bu beklenmedik gelişmeyi öğrenen Hürrem Erman, filmin müziğini yapan Metin Bükey’i yanına çağırarak, bu fırsatı kullanmasını, acele plak yapmasını önermişti. Tezcanlılığı ile ünlü olan Metin Bükey, Hürrem Bey’in yanından ayrıldıktan sonra, Teoman Alpay’ı bulmuş, şarkı sözü yazması için önlerine çıkan ilk meyhaneye oturmuşlardı.
Şarkı, filmi gölgede bıraktı
Güfte yazma konusunda olağanüstü bir yeteneği olan Alpay, müziğe uygun sözleri rakı masasındaki peçete kağıtlarına yazmakta fazla zorlanmamıştı. Ne var ki, romanın ve filmin adı olan “Samanyolu” kelimesini şarkıya uyarlamakta zorlanıyorlardı. Ne yapsalar, ne etseler olmuyordu. Şarkıya uygun sözleri çok kısa sürede bulmuşlardı ama, saatler geçtiği halde bu engeli bir türlü aşamıyorlardı. Oysa Metin Bükey’in çok acelesi vardı, bir an önce plakçı firmasına gitmek için sabırsızlanıyordu.
Sonunda çareyi, “Samanyolu” kelimesinin şarkı formatında değil, şiir olarak okunmasında bulmuşlardı. Bükey, peçeteleri toplayarak, hemen plakçısının yolunu tutmuştu. Bükey ve plakçısı, şarkının kim tarafından okunacağı konusunda akıllarına gelen ilk uygun isim, o dönemde değişik tarzıyla beğeni toplamakta olan Timur Selçuk oldu.
Apar topar Selçuk’u bulmuşlardı ama umdukları ilgiyi bulamamış, büyük bir hayal kırıklığıyla yanından ayrılmışlardı. Timur Selçuk, şarkıyı çok alaturka bulmuş, tarzına uygun görmediği için tekliflerini kabul etmemişti. İki kafadar, başka bir yorumcu bulmak için kara kara düşünürken, Vasfi Uçaroğlu Orkestrası’nın solisti olan ve o dönemde adı yeni duyulmaya başlayan Berkant akıllarına geldi.
Sevinç içinde birbirlerine sarılıp, Berkant’ı aramaya koyuldular. Kör talih peşlerini bırakmıyordu, Berkant o sırada İzmir Fuarı’nda sahneye çıkıyordu. Şehirlerarası telefon bağlantılarında saatlerce sıra bekleyerek, sonunda Berkant’a ulaşmayı başarmışlardı. Berkant ne olup bittiğini anlamadan İstanbul’a geldi ve kendini kayıt stüdyosunda buldu. Birkaç provadan sonra kayda geçildi ve Berkant aynı gün İzmir’e döndü.
Gerisini hepimizi biliyoruz. Samanyolu şarkısı, filmden daha büyük iş yaptı ve dillerde name oldu. Gördüğünüz gibi, Samanyolu şarkısının bendeki hikayesi, Erkan Özerman, Aysel Gürel, Müjde Ar’ın anlattıklarından epeyce farklı. Yani Samanyolu, önce bir film müziğiydi. Sonradan üzerine söz uyduruldu. Bu, bestenin Teoman Alpay’a ait olma ihtimalini azaltıyor.
Dillere düşmüş bir şarkının, bu kadar tesadüfün bir araya gelmesiyle oluşması çok şaşırtıcı değil mi? Metin Bükey o gün Teoman Alpay’ı bulamayıp, başka bir güfteciyle söz arayışına girseydi… Veya, Timur Selçuk, teklifi kabul etseydi… Yahut, Berkant, İstanbul’a gelmek için Vasfi Uçaroğlu’ndan izin alamasaydı, başka bir Samanyolu şarkısı dinliyor olacaktık. Her neyse, sonuçta bugün Samanyolu diye bir şarkı var ve hepimiz onu çok seviyoruz. Her duyuşumuzda ve söyleyişimizde, gönlünüzden kopan manevi telif hakkının, gerçek bestecisine ulaştığından emin olabilirsiniz. Kaynak: radikal.com.tr