1708 yılında İstanbul’da dünyâya geldiği tahmin edilmekte olan Abdülhalim Ağa, genç yaşında Enderun’a alınarak “Lale Devri” nin zevk ve sanat anlayışının egemen olduğu yıllarda olgunlaştı.
Enderun’da başarılı bir öğrenci olduğu, düzenli bir şekilde terfi ettiği ve “Çavuşluk” rütbesine kadar yükseldiği bazı belgelerden anlaşılıyor.
Bu sanattaki istidat ve başarısını yaşadığı sürece kabul ettirmiş, çevresinden itibar görmüş, padişahın güven ve ilgisini kazanarak Sultan III. Selim‘e musahib olmuştur.
Mezarı bilinmeyen sanatkar, 1789 yılında vefat etmiştir. Saz ve söz eserlerinde aynı başarıyı gösteren, bıraktığı eserlere bakılarak üzerinde durulması gereken bir bestekarımızdır.
Eski kayıtlarda bir hayli eserinden söz edilirse de, günümüze on yedi parça eseri gelebilmiştir. Bunlardan çoğu büyük formlarda bestelenmiştir. Özellikle Şivenüma makâmından yapmış olduğu beste, ağır ve yürük semailer bu makâmın seyir ve hareketini göstermesi bakımından güzel eserlerdir.
Sultani Irak faslını Küçük Mehmed Ağa ile birlikte bestelemiştir. Suzidil makâmını Abdülhalim Ağa’nın bulup kullandığı ileri sürülür. Eserlerinde sağlam bir beste tekniği, klasik geleneklere bağlılık, ritm ve melodide uygunluk, ustalıklı bir denge görülür.
En tanınmış eseri hicaz makâmından bestelediği Olmada dilber rubide gamze-i cadusuna mısraı ile başlayan eseridir. Abdülhalim Ağa’nın sözlü eserlerinden başka, saz eseri olarak elimizde suzidil makâmından peşrev ve saz semaisi ile buselik makâmındaki bir saz semaisi bulunuyor. Kaynak: eksd.org.tr